Azınlıklara tanınan imtiyazlıklar Anadolu’da birçok eğitim okullarının açılmasına fırsat vermiştir.
Okulların ekonomik geliri genelde kurucuları veya vakıflar aracılığıyla olduğu gibi dış d...
Azınlıklara tanınan imtiyazlıklar Anadolu’da birçok eğitim okullarının açılmasına fırsat vermiştir.
Okulların ekonomik geliri genelde kurucuları veya vakıflar aracılığıyla olduğu gibi dış devletlerin kendi
ideolojilerine destekler babında maddi manevi yardımlarda da bulunulduğudur.
Gayrimenkullerin kira veya satış gelirleri, bağışlar vb. gibi ek maddi desteklerle de okullarda genişletmelere de
gidilmekteydi. Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir zaman azınlıkların dini ve milli
meselelerine müdahale etmediği gibi buna müsaade de etmemiştir.
Azınlıkların 1897 yılında Anadolu’daki millet toplulukları okulları ise; Gregoryen Ermeni 653 adet,
Katolik Ermeni 71 adet, Protestan Ermeni 198 adet, Rum 4390 adet, Katolik Rum 60 adet, Musevi 331
adet, Bulgar 693 adet, Katolik Bulgar 4 adet, Süryani 55 adet, Katolik Süryani 5 adet, Keldani 44 adet,
Katolik Keldani 3 adet, Katolik 50 adet olmak üzere İptidaiye 5818 adet, Rüştiye 672 adet, İdadiye 67
adet toplam 6557 adet azınlık okulları bulunmaktaydı. Her daim özgürce ve bağımsız yönetilmelerine
müsaade edilmiştirler. Azınlıklar okullarının yanında hastane ve dispanser açarak hizmetlerini de
birlikte mahalli halka götürerek, taraftar toplama ve tutunmaya başlamışlardır.
Bunun yanı sıra Almanlar da bu yöntemi uygulamışlardır Lakin Anadolu’da değil de Mezopotamya
ve Filistin coğrafyasında etkili olmak istediklerinden oralara daha fazla yoğunlaşmışlardır. İlk
Amerikan misyoner okulu 1824’de Beyrut’ta kurulmuştur. Amerikan misyonerlerinin Anadolu’da
kayda değer yüksek kolejleri özellikle 1893 yılından itibaren artmaya başladı ki başlıcaları; Merzifon
Anadolu Koleji, Antep Merkezi Türkey Koleji, Üsküdar Amerikan Kız Koleji, Harput Fırat Koleji, Rumeli
Samakov Eğitim Enstitüsü, Kayseri Talas Koleji, Mersin Tarsus Koleji, İstanbul Robert Koleji vb.
mamafih Ermeniler içinse bilinen 624 okul ve 436 ibadethaneyi hizmete açmışlardı. Amerikalıların
1845’de Misyoner sayısı 34, Yerli Görevli sayısı 12, Okul sayısı 7, Öğrenci sayısı 135 iken artarak 1904
yılında Misyoner sayısı 187, Yerli Görevli sayısı 1057, Okul sayısı 465, Öğrenci sayısı 22867 adet
olmuştur.
Elbet bu okulların misyonu kendi dinlerine ve fikriyatlarına insanları kazandırarak çok yüksek
düzeyde eğitim vermekteydiler. Öğrenciler Avrupa’nın kültürel düzeylerine göre yetiştirildiklerinden
batılı düşünceye bağlı kalmaları sağlanılmıştır. Bugünümüzde dahi bu okullarda eğitim görenlerin
birçoğu yüksek okul tahsilini tamamlamak üzere yurtdışına gönderilerek yarın başımıza idari yönetici
olarak geri gönderilmektedirler. Emperyalist ideolojinin başlıcalarından biri olan bu eğitim şekli
Türkiye de’de yakın zamana kadar uygulanmakta idi. Vesayet altına alınabilmenin en pratik ve kansız
yolu olana bu eğitim şeklinin yapısını incelemek gerekirse eğer masa da misyona hizmet verecek
yıllarca özel yetiştirilmiş eğitimcilerden oluştuğu barizdir.
Emperyalist ve Sömürgeci devletleri yaşatanlar sömürgeleri ve dış pazarlardır. Ortadoğu ve Türkiye
hakkında emellerinin yakın zamanda hayata geçirilmesi ancak ekonomik, siyasi, politik, askeri
idaresinin ele alınabilmesiyle kolaylaştırılacağı bilindiğinden bu devletlere sermaye ve kredi desteği
yüksek faizlerle verilmeye 1800’lü yılların başlarından itibaren verilerek ileriki yüzyıllarda da her
şeyinden haksız faydalanma fikriyatı benimsenmiştir. Yeni yüzyılda siyasi, askeri, eğitim ve sosyal
alanda bir çok reformlar yapılarak azınlıkların imtiyazlıklarının göz önünde olması gerektiği
benimsenerek şeffaflık sağlanılmasına gidilse de varsayılan güçlerin halen vesayetine devam ettiğidir.
Araştırmacı Yazar-Tarihçi
Volkan Yaşar Berber