Aylardır seçimle yatıyor, seçimle kalkıyoruz. Tüm ülke 31 Mart yerel seçimlere kilitlenmiş durumda.

AK parti mi? Cumhur ittifakı ortağı MHP mi?

Yoksa muhalefetin iddialı partisi CHP mi?

Veya diğer partiler mi seçimlerde üstünlük sağlayacak.

Kim ya da kimler kazanacak?

Bu madalyonun bir yüzü yani SEÇİMLER.

Fakat madalyonun diğer yüzünde GEÇİM var.

Türkiye’de son aylarda ilginç durumlar yaşanıyor. Bundan çok yakın zaman öncesine kadar ülkede ne korkutucu yüksek enflasyon ve ne de geçim derdi vardı. Öyle ya da böyle insanlar şimdiki kadar zorlanmadan geçinmeye çalışıyorlardı.

Gelinen noktaya bir bakar mısınız?

Her şey alt üst oldu tersine döndü.

Hayat pahalılığı tavan yaptı.

Asgari ücret 17 bin tl. olarak açıklandı.

İşçi, Memur, SSK-Bağ-Kur, EYT ve diğer maaşlara değişik oranda zamlar yapıldı.

Kimileri eh işte dedi, kimileri ahh yandık dedi.

Merkez Bankası faizleri yüzde 45’e kadar çıkardı.

Enflasyon aldı başını gidiyor fren tutmaz oldu.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları özellikle devletten aldıkları maaşlarla geçinmek zorunda kalanlar kelimenin tam anlamıyla hayata tutunmaya çalışıyor.

Zengin zaten zengin onların keyfi yerinde tuzları kuru sıkıntıları yok. Ama fakir fukara artık önünü hiç göremez hale geldi. Hayat pahalılığı altında ne yapacağını bilemez durumdalar.

TUİK’in rakamlarına göre enflasyon yüzde 65-70’lerde ancak marketler, çarşı-Pazar bunun aksini gösteriyor. Bırakın kasaptan et almayı daha düne kadar yüzüne pek bakmadığımız tavuk fiyatları dahi el yakar oldu.

İnsanların hayatta kalabilmesi ve yeterli gıda alması için şart olan sabah kahvaltısı dahi büyük bir lüks haline geldi. Peynir, Zeytin, Kaşar, Tereyağı ve Zeytinyağı, Bal, Reçel derken marketten bin liradan aşağı çıkmanız mümkün değil.

Pazarda sadece yeşillik almaya kalksanız en az 500-600 liradan aşağı çıkamazsınız. Hastalıkların şifası meyveler çabası.  Bunu nerden mi biliyorum. Çünkü bizzat pazara giderek yaşadım. Vatandaş artık kilo işini bırakmış yarım kiloya kadar düşmüş. Ekmek olmuş 10 lira, simit de aynı fiyatta. Doğalgaz, elektrik, su, telefon ödemeleri derken çıra gibi yandık demektir. Havalar soğuk buz gibi, giyimi de bu giderlere sokarsak hesap makinası da yetmez. Vah ülkem insanı vah diyelim.

Bütün bunların tamamını ele alıp maaşlara yansıtıldığında abartısız 20-30 bin lirayı geçiyor. Peki 10-15 bin lira civarında maaş alan vatandaşlar bu hayat pahalılığı karşısında nasıl geçinecek? Nasıl insan onuruna yakışır şekilde hayatını sürdürecek?

Biliyoruz Devletimiz imkanlar ölçüsünde elinden geleni yapıyor ama maaşlardaki dengesizlik aradaki fark uçurumu tepkilere neden oluyor. Özellikle de milletvekili maaşlarının yüksek olması ADALET bunun neresinde dedirtiyor. Dileğimiz odur ki bu olumsuzluklara çözüm bulunmasıdır.

Bir başka önemli detay ise 31 Mart Belediye seçimleri bittiğinde bu fiyat artışlarının işin içinden çıkılmaz noktaya geleceği zamların artarak devam edeceği gündemden düşmüyor. Üretmeden tüketen bir toplum olduğumuzu düşünecek olursak Allah bu millete yardım etsin diye dua ediyoruz.

Daha önceki yıllarda da böylesine kötü bir tablodan bu ülkeyi kurtaran ve enflasyon belasını alt seviyelere kadar indiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu sıkıntılara mutlaka son vermesini ve kötü tabloyu tersine çevirmesini bekliyoruz. Allah kolaylıklar versin. Bakalım bu kabuslu günler ne zaman sona erecek? Bugünlük bu kadar diyelim. Kalın sağlıcakla…