Ülkemizde son 100 yılda şiddeti 4,9 un üzerinde 128 deprem meydana gelmiş.   Bu depremlerde toplam 100 bin in üzerinde can kaybı olmuş.

Son 30 senede ise meydana gelen büyük depremlerde 80 bin civarında insanımız vefat etmiş. Yaralı sayısı ise 100 binlerce.

 Depremlerde 500 binden fazla ev ve bina yıkılmış, bir kısmı harap olup kullanılmaz hale gelmiş. Devletin ve milletimizin maddi kaybı ise milyarlarca liradır.

  Bilhassa 1999 meydana gelen Marmara depreminden sonra siyasilerin harekete geçmesi ile 2004 yılında kapsamlı bir kanun çıkarılması gündeme gelmiş, 2012 yılında bu günkü adıyla 6306 sayılı “Kentsel Dönüşüm Yasası” kanunlaşarak yürürlüğe girmiş.

Bu çok kısa analizden sonra şimdi gelelim ‘’Kentsel dönüşüm mü ,Rantsal dönüşüm mü ‘’sorusuna.

  Bu sene 6 Şubatta yaşanan ve 11 ilimizde büyük can kaybı ile yıkıma sebep olan Kahramanmaraş depremi sonrasında, bilhassa milyonlarca insanımızın yaşadığı İstanbul ve tüm Türkiye de deprem korkusu had safhaya çıktı.

  Son çıkan İmar yasalarına uygunluğu bulunmayan binalarda  ikamet eden vatandaşlarımızın  çoğunluğu, kentsel dönüşüm imkânları ile bir an evvel sağlam binalara kavuşmak istiyor. İstiyor da bu nasıl olacak.İşte bütün mesele burada.

  Sabah ve öğlen üzeri meydana gelen Kahramanmaraş depremlerinin her ikisini de Kastamonu da bizzat hissettim. Yaklaşık 750 km mesafe!

   Komşularım aradılar-  Ahmet bey bir an evvel   Kentsel Dönüşüme geçsek ,siz bir çalışma yapıyordunuz ne oldu  ,diye .

    Evet, bir çalışma yaptım ve netice şu. En son deprem yönetmeliği 18.Mart. 2018 tarihinde Resmi gazetenin 30364 mükerrer sayısında, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından TÜRKİYE BİNA DEPREM YÖNETMELİĞİ başlığı ile yayınlanmış ve  Bu Yönetmelik 1.1.2019 tarihinde yürürlüğe girer. Deniliyor. Yani bu tarihten önce yapılan binaların ne kadarı yönetmeliğe uygun ne kadarı değil büyük tartışma götürür. Hele 2000 öncesi binaların neredeyse tamamının yönetmeliğe uygun olması mümkün değil.

Bu şartlara ve son yaşanan ekonomik sıkıntılarla ortaya çıkan duruma baktığımızda binaların Kentsel dönüşüme girmesi çok zor gözüküyor.

 Neden zor diye sorarsanız. Birinci neden imalat fiyatlarındaki  istikrarsızlık. İkinci neden maliyetlerin çok yükselmiş olması. Üçüncü neden geçmişten gelen ve ada bazında  6-7 kat sınırlaması olan binalarda  müteahhidin kâr görmemesi.Şöyle ki Müteahhit  Kat maliklerinin  dışında  kendine daire veya dükkan çıkaramayınca  yapıma girmiyor.Yaparım diyor, daireleri  küçültürüm  diyor, bu sefer 150-160 m2 olan daireler 70-80 m2 ye iniyor ,yani yarı yarıya , buna daire sahipleri haklı olarak razı olmuyor.Yine yaparım  fakat para almam lazım diyor ki bu da günümüz rakamlarına göre en az 9 yüz bin veya 1 milyon TL bunu da  maliklerin % 95 inin veya daha fazlasının vermesi mümkün değil. İşte bu sebeplerle ve bu şartlarla Kentsel dönüşüm mümkün görülmüyor.

  O zaman tek çare kalıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı devreye girecek. Bakanlığın İl Müdürlükleri ve Belediyeler samimiyetle hiçbir çıkar gözetmeksizin çalışma yaparak 30-35 sene önce o günü şartlarına göre karar verilmiş  ada bazında  5-6 kat  veya daha az kat sınırlaması olan bölgelerde kat artırımı yaparak en az 10 kat imar verilecek. Günümüzde yeni yapı teknikleri ile depreme dayanıklı çok katlı bina yapmak mümkün ve tekniğine uygun yapıların son depremde yıkılmadığına hatta bazılarında çatlak bile oluşmadığına şahit olduk.

   Böyle olursa, 1- Müteahhit  işe girer, 2-Kat maliklerinin rızası olur ,3- kat malikleri parasal bir sıkıntıya düşmezler,4-Şehirlerde  dolayısı ile Türkiye  genelinde ekonomi canlanır,5- Konut  sıkıntısı ortadan kalkar ,6- Fahiş kira artışlarının da önü alınmış olur.

  Belediyeye gidiyorsunuz fazla kat veremeyiz, ancak ada bazında bir artış olması lazım ki oda mümkün değil deniliyor.

  Diğer tarafta bakıyorsunuz 6 katlı binaların yanında birileri yine kentsel dönüşüm adı altında nasıl oluyorsa 10 -13-14 -22-24 Katlı binalar yapmış. Sonra şaibeler, dedikodular gırla gidiyor. Bu binaların her birinden Belediye başkanlarının en az birkaç daire rüşvet aldıkları, imardan sorumlu yardımcılarının nemalandıkları, yüzlerce daire sahibi oldukları, müteahhitlere getirim verildiği şaibesi ayyuka çıkıyor.

  İnanmıyorsunuz, olmaz diyorsunuz, alırlarsa belli olur diyorsunuz. Dedikodular devam ediyor- daireleri yakınlarının üzerine yapmışlar, şimdide el altından satıyorlarmış lafları uzayıp gidiyor.

 Ülkemizin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak ve bu güne kadar kaybedilen canlar ve ekonomik kayıplar düşünülerek, ilgili ve yetkililerin samimi olup, Kentsel dönüşümü, rantsal dönüşüme çevirmeden bir an evvel yönetmeliklere aykırı binaların yenilenmesine el atmaları lazım.

 Çünkü depremin ne zaman, hangi saatte ve kaç şiddetinde olacağını kimse bilmiyor.