Gerçek Mutluluk öyküsü İlyas’ın hayatını anlatıyor. Giriş bölümünde önceleri fakir bir adam olan İlyas’ın karısıyla beraber çok çalışıp zengin olmalarını, artan mallarıyla beraber çocuklarının bir anda değişip kötü alışkanlıklar edinmesini, canlarından olmalarına sebep olacak olaylara bulaşmalarına kadar hayatlarını kısaca özetliyor. Ardından yazar, İlyas’ın çocukları için bütün parasını heba ettiğini ve bu süreç içerisinde ilerleyen yaşıyla beraber sağlığından olduğunu sözlerine ekliyor. Bütün bunlar giriş bölümünde birkaç cümleyle okura anlatılırken söz hızlı bir şekilde asıl mesajın verileceği yere geliyor.

Bu bölümde İlyas’ın tekrardan eskisi gibi fakir olduğunu, hizmetçilik yaparak hayatını sürdürdüğünü öğreniyoruz. Bu sırada zenginken çok iyi bir adam olması hasebiyle komşusu Muhammed yardımına koşuyor. İlyas’a, eşiyle beraber kendi bahçe ve hayvan işlerinde birlikte çalışmayı teklif ediyor. İlyas bu teklifi kabul edip eski yaşantısından da aşina olduğu Muhemmed’in işlerine dört elle sarılıyor. Elbette Muhammed’in de bu durum çok hoşuna gidiyor.

“Saadet bir tekerlek gibi döner. Dönerken de kimini aşağı kimini yukarı çeker.”

Zaman geçiyor ve bir gün Muhammed’in evine gelen misafirler İlyas’ı tanıyınca çok varlıklı bir adamken şimdilerde bu denli fakir birine dönüştüğü için yaşantısının çok zor olduğu şeklinde konuşmaya başlıyorlar. En sonunda da Muhemmed’e “Onu yanımıza çağırır mısın?”  diyorlar. Muhammed misafirlerinin ricasını kırmıyor ve İlyas’ı çağırıyor.

İlyas içeri girince konuklardan biri “Bize bakınca eski yaşantını özlüyor musun?” diye soruyor. İlyas bu soruyu örtünün arkasındaki karısının cevaplamasını istiyor. Öykünün en uzun bölümü de işte burada, İlyas’ın karısının sözleriyle başlıyor.

Karısı, 50 yıldır saadeti arayıp bulamadıklarını, son 2 yıldaki malsız mülksüz hayatlarının asıl saadet olduğunu söyleyince misafirler şaşırıyor. Zenginken ahireti düşünemediklerini, dünyalık işlerle boğuştuklarını, hizmetçileriyle yaşadıkları problemleri, hayvanları sebebiyle endişelerini, kışlık hazırlıklarını ve kocasıyla her şey için nasıl yapılacağıyla ilgili tartıştıklarını anlatıyor. Şimdi ise tartışacak hiçbir şey olmadığını, tek dertlerinin hizmet etmek olduğunu söyleyerek ahirete, dua etmeye vakit ayırabildiğini söyleyince misafirler bütün bu sözlere gülerek karşılık veriyorlar.

Sonuç kısmında İlyas “Biz bunları size gülüp eğlenesiniz diye değil iyiliğiniz için söylüyoruz.” diyor. Hikâye böylece neticelenirken kısa, mesajı ortada, klasik Tolstoy öykülerinden birini okumuş oluyoruz. Zaman geçişlerinin iki kelimeyle verildiği, olayların düğüm olmadığı ve doğrudan sona odaklanan bu öyküde okuyucu olarak elbette ana fikrin gerçekliğini tartışılabiliriz fakat tümüyle reddedilemez olduğuna inanıyorum.

Kübra Akkuş