İstikrarlı ve dirayetli yönetim sayesinde, çok şükür ülkemizi kuraklık, pandemi ve şimdi de kuzeyimizdeki savaşın yol açtığı kıtlık, işsizlik, lojistik sıkıntısı ve can güvenliği belası teğe...

  İstikrarlı ve dirayetli yönetim sayesinde, çok şükür ülkemizi kuraklık, pandemi ve şimdi de kuzeyimizdeki savaşın yol açtığı kıtlık, işsizlik, lojistik sıkıntısı ve can güvenliği belası teğet geçti. Ancak kuraklık ve pandemi dolayısı ile dünyada üretimin aksaması, savaş dolayısı ile de enerjinin akıl almaz halde pahalanması ve akabinde savaş bölgesinde lojistiğin durup, tahıl ve yağ ithalatının aksaması enflasyon ateşinin bizde de kontrolsüzce yanmasına sebeb oldu. ABD ve AB ülkeleri 40 yıl öncesi enflasyon oranları ile tanışırken elbette bizimde canımız yanar oldu. İşte bu ahvali fırsat bilenler hemen eskiyi hortlatma gayretine girdiler. Halbuki o eski günlerde biz enflasyonla beraber, ne İŞ,ne AŞ ve nede CAN güvenliğimiz olurdu. Geçmişi haliyle unutanlardan ve gençlerden, MİLLET İTTİFAKI’nın çözüm diye sunduğu GÜÇLENDİRİLMİŞ (halbuki depreme dayanıklı olmuyor diye güçlendirilmiş evlerde dahi oturmayın derler ya)PARLAMENTER SİSTEMİ merak edenler,sonuçlarını bilmek, görmek isteyenler son yıllardaki KIBRIS TÜRK DEVLETİ'NİN haline bir baksınlar. Son 5 yılda kaç seçim olmuş ? Kaç koalisyon hükümeti kurulmuş ? Bu hükümetler ne kadar sürmüş ? Hangi icraatleri yapabilmiş ? Yeterli gelmemiş, vekillere bakanlık verilerek ne kadar hükümet kalınabilmiş ? Şimdi de geçmişde bizde olduğu gibi Genel Başkana DEĞİL, bir milletvekiline gel hükümet kur denme safhasına geçilmiş. Sonuç her gün TÜRKİYE'DEN isteklerinin,beklentilerinin daha çok artması olmuş. Evet neredeyse her yıl seçim yapılarak ve neredeyse yılda iki hatta üç hükümet kurarak devam ettirilmeye çalışılan bir PARLAMENTER SİSTEM, İşte ülkemiz için dışarıdan birilerinin telkini ile kurulan MİLLET İTTİFAKI’nın sunduğu kurtuluş reçetesi KIBRIS’da Devleti çıkmaz sokağa taşıdı. TÜRKİYENİN kucağına kocaman bir dert bıraktı. Ancak Kıbrıslı için çokta dert değil tabiiki, Her sıkıştıklarında yaralarına merhem olan, Rumlar’ın ayaklarının altında ezilmesine müsade etmeyen ANA VATANLARI yani TÜRKİYE’leri var. Ya bizim neyimiz ve kimimiz var ? Dört bir yanımızda tekrar tökezlememizi bekleyen, bizi paramparça etmek isteyen, yüzyıllardır böyle bir fırsat için dişlerini bileyenlerin dışında, bizim yardım alabileceğimiz kim var? Şimdi koca OSMANLI’NIN yıkılışını hazırlayan 27 Nisan 1909 yılını hatırlayalım, Osmanlı ABDÜLHAMİT HAN liderliğinde 33 yıl AVRUPA’ya kafa tutmuş, Avrupa Osmanlıdan tek bir çakıl taşı koparamamış, Avrupalıların bütün hamlelerini boşa çıkarmış. Eğitim seferberliği ile yüzlerce yeni okullar açılmış, İntikam ise 27 Nisan 1909 yılında, Laz Arif Hikmet, Selanik Mebusu Yahudi Emanuel Karasu ve Draç Mebusu Arnavut Esad Toptani’den oluşan hiç birinin Türk kökenli olmadığı heyetin İTTİHAT TERAKİ cephesinin HAL kararını tebliğ etmesi ile alındı. Gerekçelerine dikkat edince ,hayret edeceksiniz! KURAN-I KERİM’İ yakması ve İSRAF etmesi imiş. Şimdi de MİLLET İTTİFAKI’nı oluşturan partilerin liderlerinin KÖKENLERİNE iyice bir bakıp, Ayrıca kimlerle dost olduklarına, Hangi ülkelerin Büyükelçilerinin kuklası olduklarına bir bakar, Sonrada TARİHİ TEKERRÜR MÜ ETTİRECEKSİNİZ öyle karar verirsiniz……………. Üç kıtadaki toprakları ile dev olan Osmanlı 1909 yılından sonra 4-5 yıl içinde paramparça olmuş, Abdülhamit Han'ın devrilmesinde rol alan bazı vatansever vekiller gafletleri nedeni ile af dilemek ve bundan sonrası için akıl almak için Abdülhamit Han'ı ziyaret yarışına girmişler. Şimdi de o günkü gibi etnik kökenleri devletle barışık olmamışlara ve dışarıdan emir alanlara kurdurulan bir İTTİFAKLA aynı sonucu almak istiyenler tarihi tekerrür ettirme heyecanına kapılmış olmasınlar.. İllada KIBRIS’DAKİ PARLAMENTER SİSTEMİ dayatmaları boşuna DEĞİL HERHALDE …