Osmanlı’da mezuniyet belgesine icazetname denirdi. İlim âlimden öğrenildiği gibi, icazetler de talebenin hocası tarafından alınırdı. İcazet bir işte hüner sahibi olmanın delili niteliğindeydi. Medr...

Osmanlı’da mezuniyet belgesine icazetname denirdi. İlim âlimden öğrenildiği gibi, icazetler de talebenin hocası tarafından alınırdı. İcazet bir işte hüner sahibi olmanın delili niteliğindeydi. Medreselerden mezun olan talebeler icazetname alarak kendi ilminde ehil olduğunu ispatlardı. Tabi medreselerde ve diğer eğitim merkezlerinde hüner sahibi olmanın ilk adımı edepten geçerdi. Hatta birçok medrese ve ilim merkezlerinin kapısında ‘’Edep Ya Hu’’ asılı levha bulunurdu. 1.asırdan itibaren İslam âleminde yaygın bir surette diploma mahiyetinde kullanılan icazetnameler Osmanlı’da da ‘’bilenle bilmeyeni’’ ayıran bir özelliğe sahip. Âlimler ilmini talebelerinin hem aklına hem kalbine nakşeder, icazetnamelerde bu manayı ihtiva ederdi. Osmanlı toplumunda ilmin her alanında icazetnameler mevcut bulunmakta. Yalnızca tefsir, hadis, kıraat, fıkıh, tarih, coğrafya, edebiyat gibi dini ve sosyal ilimler için icazetname verilmez. Gerek sarf, nahiv, belagat gibi lisan ilminde, gerekse astronomi, matematik, kimya cebir ve tıp gibi akli ilimlerin bir kolu olan fen ilimlerinde yetişen mütehassıslar da icazetnameleriyle mesleklerini icra ederlerdi. Bilhassa Fatih Sultan Mehmet Han’dan itibaren Osmanlı cemiyetinde akli ve nakli ilimlerin her kolunda marifet sahibi olmak icazetnamelerle ölçülürdü. Osmanlı medreseleri, ‘’usulsüz vusul olmaz’’ prensibini bu yüksek ilimlerde marifet sahibi talebeleriyle âdeta ispatlamış, medreselerin de burada büyük payı olmuştu. İcazetnamelerin şekli hüviyetinden bahsetmek gerekirse, umumiyetle bunu beş parça itibariyle resmedilebilir; 1) Osmanlı’da edep gereği neredeyse her belge beslemeyle başladığı gibi, icazetnameler de muhakkak adaba uygun olarak besmeleyle başlardı. 2)İcazetnamenin giriş kısmında talebenin ismi bulunur. 3)Talebenin altında hocasının adı yazılıdır. 4)Hocasından sonra hocasının hocası diyerek bir silsile tertip olunur. İcazetnamelerde silsileler Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed ‘’aleyhisselam’’a kadar, hatta bazen Allahü Teâlâ’ya kadar uzamaktadır. Burada maksat İslamiyet’te ilmin sahibinin Allahü Teâlâ olduğunu hatırlamak ve bu inançla ilmin insanı kibre ve gurura sürükleyip felakete götürmemesini sağlamaktır. İlmin sahibi Hak Teâlâ’dır. Bizler okyanusta bir zerre misali nasiplenirsek ne büyük saadet… 5) Osmanlı kültüründe törenler verilerek tertip edilen ve talebeye verilen icazetnameler, talebenin gördüğü ilim ve mesleki alana göre tanzim edilir. Burada Ahilik geleneğinde var olan usta-çırak sisteminden bahsetmekte de fayda vardık. Osmanlı Türk İslam ananeleriyle yoğrulmuş geleneksel eğitim metodunu asrileştirerek yüzyıllar boyunca tatbik etmiştir. Sanat ve zanaatlarda usta-çırak usulü mesleki icazetnameler de verilmektedir. Tabii bu durumda medrese tahsilinde veya darülfununlarda (üniversitelerinde) eğitimden geçen üstün talebelerin farkı anlaşılsın diye, onlara şehadetnamelerin de hususen verildiği görülmekte... Mezuniyet törenlerine Osmanlı’da icazet merasimleri denilirdi. İcazet merasimleri, Osmanlılarda zamanla tekâmül edip olgulaşarak muayyen bir şekil aldı. Merasimler umumiyetle camilerde veya cami bahçelerinde yapılırdı. Yüze yakın büyük ulema burada yerlerini alır, rahleler ve minberler ulemalar için ayrılırdı. Talebeler merasim için geniş cübbeler giyerek daire içinde bekleyen ulemanın tam ortasına yerleşirlerdi. Merasim cübbelerini giyen teşrifatçılar da tören bitinceye kadar talebelerle birlikte ayakta kalırdı. İcazeti baş müderrisler verirdi. Minberde bulunan müderrisler şayet hayattaysa hocalarını da yanlarına oturtur, adaba riayet ederlerdi. Merasimler Kur’an-ı Kerim okuyarak başlanırdı. Kurra hafızların tilavet merasimi gayet uzun sürer, talebeler, müderrisler ve orada bulunan eşraf tilaveti büyük bir edep ve saygıyla dinlerdi. Kur’an-ı kerim tilaveti bitince köşede ayrıca hazırlanan yüksek bir mindere oturmuş hoca herhangi bir talebenin icazetnamesini yüksek sesle okurdu. Burada talebeler vecde gelir, bedenlerini heyecan basar ve nabızları hızla atardı.   Talebelerin ismini bir hoca zikrederken diğer bir hoca gayet uzun bir dua merasimi icra ederdi. Akabinde talebeler teşrifatçının eşliğinde hocasının elini muhabbetle öper ve icazetnamesine kavuşur ve yerine dönerdi.   Daha sonra merasim nihayete erer, talebeler elleriyle sırayla orada bulunan bütün âlimleri selam verir ve Allahü Teâlâ’ya binlerle şükürler ederek merasimden ayrılırlardı. Tamam oldu sühan başla duaya sıdk-ı niyetle Ki Cibril-i Emin amine bekler bab-ı Mevlâya (Rufaî’nin tebriknamesinden) Dünden bugüne ne değişti? Bugünlerde artık milli ve manevi hislerimizi şahlandıracak törenler rafa kaldırıldı. Osmanlı’da Kuran tilavetleriyle, hadis-i şeriflerle, hocalara edep ve hürmetle, dualar ve şiirlerle bizlere Osmanlı’nın geleneksel ruh ve şuurunu aşılayan mezuniyet törenleri artık küçük bir hatıra olmaktan da öte unutulmaya terk edildi. Dualar yerini şarkılara, adap gereği hocaların elleri öpülmesi yerini hocalarla dansa, dini merasimler yerini seküler ritüellere bıraktı. Batılılaşmanın yozlaştırdığı nesillerimiz artık Osmanlının adap ve geleneklerinden bihaber yetiştirildi. Bu minvalde mezuniyet törenleri artık kapitalizmin oyuncağı halinde masraf yumağına büründü. Tanzimat’tan bu yana süregelen Fransız hayranlığı bilhassa günümüz mezuniyetlerinde giderek abartılan bir yığın sefaletten ibaret kaldı.  İslam ve İslam’ı yaşatan Osmanlı değerlerinin yerini küresel değerler aldı.   Fakat Osmanlı kültüründe icazetnameler mezun olan fertleri tamamen meslek sahibi yapar, mezun olduğu andan itibaren işinde çalışmaya başlamasını sağlardı. Günümüz tahsilinden geçerek diploma alan şahıslarsa hiçbir zaman mutlak iş garantisine sahip olamadılar. Bibliyografya: Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1983. Atay, Hüseyin. Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi Medreseler, İcazetnâmeler, Islahat Hareketleri, Dergah Yayınları, İstanbul 1983. Akpınar, Cemil. “İcazet”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2000, C. 21, s. 393-400. Sarı, M. Ali. “İcazet”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2000, C. 21, s. 400-401. Özbolat, Abdullah. ‘’İcazet Merasiminden Mezuniyet Törenine: Bir Geçiş Dönemi Ritüelinde Süreklilik ve Değişim’’, Milli Folklor Dergisi, 2019. Ayar, Talip.‘’Bir Osmanlı Müderrisinin İcâzetnâmesi Ve Tarihî Kaynak Değeri Üzerine Bazı Mülahazalar’’, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, V. 9/1, Ankara 2014, p. 43-62. Yıldız, Enes. ‘’Rufâî’nin Hüsrev Paşa’ya Sunduğu Manzum Tebrikname’’, Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Bahar 2020, Yıl: 5, S. 9, s. 95-110.   Yazan: Cüneyt Akçatepe