Peşinen söylüyorum; ne on fıkra anlatacağım, ne de ayı fıkra biliyor. Derler ki: “Ayı on fıkra bilirmiş, dokuzu armut üzerine, geriye kalan bir fıkra da; bulursa bal üzeri...

Peşinen söylüyorum; ne on fıkra anlatacağım, ne de ayı fıkra biliyor. Derler ki: “Ayı on fıkra bilirmiş, dokuzu armut üzerine, geriye kalan bir fıkra da; bulursa bal üzerine olurmuş. Öyle bir deyim var.  

Şu anda Manisa Soma’dan yazıyorum, keşke ne buraya gelseydim, ne de bu durumları yerinde görseydim, birincisi buradaki kamu ve özel sektör oldukça profesyonel çalışıyor, Zonguldak’ta bir özel sektör çalışanı olarak ben de; ilkel ve kaçak ocakta çalışıyormuşum algısı yarattı. Buradaki çalışmalar bize göre çok ilerde, sevinilecek bir yanı var yöneticilerin büyük bir çoğunluğu Zonguldaklı, yani bu kent bir nevi beyin ihraç etmiş diyebiliriz, o kadar ki buradaki yönetici dostlarımız bizlere bir dakikalarını bile ayıramadılar, anlayışla karşıladık tabi. 

İkicisi ise: oldukça acı ve dramatik, neden mi? Burası Zonguldak’ın son dönemdeki “lale “devrini çağrıştırıyor, bizde de çöküş böyle başlamıştı dün gibi hatırlarım, bir fakla ki: Burada devlet üretimden çekilmiş ve sadece kirasını almaya bakıyor, ancak Soma’daki çöküş birden bire olur, bizim gibi ölüme terk edilmez, özel sektör zarar ettiğini hissettiğinde  kapısına kilidi vurur karşıya geçer, ama şunu görmemek için kör olmak lazım: Burada kazanılan servet başka yerlerde yatırıma dönüştüğü için –Allah korusun- her hangi bir batışta en büyük acıları Soma halkı ve çalışanlar yaşar.  

Dönelim kendi iç meselemize: Ya Allah’ını seven veya bu kenti seven kim varsa siyaseti bırakalım bir kenara, bu kent için yapılacak ne varsa,  herkes değil elini taşın altına koymak,  kellesini koysun, bizim Soma gibi başka sektörlerden bir beklentimiz de yok kazancımız da yok, turizm, hayvancılık, zeytincilik, orman ürünleri, sanayi tesisleri gibi istihdam alanlarımız tatmin edici değil, deve hendeği atlayana kadar söyleyeceğim, ta ki birisi çıkıp da :” hamaset yapıyorsun, senin bir b.ka aklın ermiyor, bu kurumun kapanması gerekir, artık bu kurum bu ülkeye yük, bırakalım kömür üretimini de ocaklarda mantar üretelim veya denizlerinde somon üretelim, işçileri de evlerine yollayalım, maaşlarını da hesaplarına yatıralım daha az zarar ederiz vs.” diyorsanız mesele yok. Ama elini vicdanına koyacak; siyasetçi, sendikacı, bürokrat, STK gibi örgütler lütfen beni bir dinleyin ne kaybedersiniz? Bu sayfadan avazım çıktığı kadar haykıracağım, sevgili İmza gazetemin yöneticilerine ricamdır bu sesim için son volümü kullanın:” Bu kurum zarar etmiyor, kar edecek potansiyeli henüz var, henüz iş bitmiş değil ve bu kuruma bu ülkenin hala çok ihtiyacı var, en basit örneğini dövizin dalgalanmasında gördük elin oğlu hemen akışı durdurdu neden? Çünkü seni kendine bağladı ve mahkûm etti, dolar 50 lira da olsa almak zorundasın 

Acısını bu halktan çıkarırsın ucu da yine ecnebiye değil bu vatanın çilekeş insanına batar nasıl olsa, elin oğlunun ruhu duymaz. Tekrar ediyorum : Sistem değişikliğiyle TTK bu koşullarda katma değer yaratacak durumdadır, bir farkla ki : yeni bir sistem değişikliğinde bazı asalakların menfaati suya düşecektir, bunların içinde siyasetçi var, sendikacı var veya yönetici var ama işçi yoktur, bu kötü gidişatta işçinin en ufak bir kusuru yoktur. Nokta  

Bir fıkrayı hakkettiniz: . Hükümet TTK nın norm kadrosunu 14500 den 10 000 e düşürdüğünde sendikanın resmi açıklaması çok şiddetli oldu: “Hiç hoş olmadı!”