Hutbeyi iyi okuyarak bölge birincisi oldu... Hutbeyi iyi okuyarak bölge birincisi oldu...
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. İshak Turan, Türkiye’nin enerji güvenliğinde uzun yıllar devam ettirdiği politikaların meyvesini almaya başladığını ifade etti. Turan, “Yakın dönemde enerji politikalarında Türkiye’nin Avrupa’nın enerji güvenliğine katkı verebileceğini ve boru hatları ile enerji arzını çeşitlendirmesine yardımcı olacağını düşünüyorum” diye konuştu. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından iki ülkenin birbirine yakın olmakla birlikte tarihsel bir rekabet içerisinde olduğuna dikkat çeken ZBEÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. İshak Turan, dünyanın Soğuk Savaş döneminde 'iki kutub'a ayrılması, aslında günümüzde yaşanan çatışmaların da bu temelde ortaya çıkan güvenlik kaygılarından kaynaklandığını ifade etti. Tarihsel arka planda yaşananları aktaran Turan, “Aslında dil din ırk olarak birbirine çok yakın olarak iki devletin tarihsel olarak bir rekabet içerisinde oldukları görülmektedir. Günümüzde yaşanan çatışma, Soğuk Savaş döneminde bizim bildiğimiz NATO Paktı ve Varşova Paktı olarak dünyanın Doğu-Batı olarak ikiye ayrılması ve buradaki karşılıklı güvenlik kaygılarının sona ermemesinden kaynaklanmaktadır. Burada Soğuk Savaş bittikten sonra bu döneme ait dinamiklerin hala devam ettiği görülmektedir. Görüldüğü üzere, NATO’nun genişleme süreci devam etmektedir. Rusya bunu ulusal güvenliğini tehdit olarak algılamakta. Bu savaşa yol açan en büyük olgulardan birisi de NATO’nun Polonya, Romanya, Macaristan gibi Doğu Avrupa ülkelerini de içine alacak şekilde genişlemeye devam etmesi ve aynı zamanda Ukrayna’yı da içine dahil ederek Rusya’nın sınırlarına gelmek istemesidir” diye ifade etti. “Süreçten en olumsuz etkilenen Polonya olacak” Ukrayna’daki göçmen sayısının 3 milyonu geçmesinin ardından Polonya’nın sınır komşusu olması sebebiyle en çok etkilenecek olan ülkelerin başında geldiğinin altını çizen Dr. İshak Turan, bu durumun Polonya’nın uzun dönemde ekonomi ve siyasi birliğinde de sorunlara yol açabileceğini ifade ederek şöyle dedi: “Ukrayna’dan göç edenlerin sayısı şu an zaten 3 milyonu geçti. Bu sorunu İnsancıl Hukuk açısından da değerlendirirsek buradaki trajediye Suriye’den aşinayız. Suriye’de de Rusya aynı burada olduğu gibi insanları ve şehirleri yıkarak milyonlarca insanın mülteci konumuna düşmesine neden olmuştu. Bugün baktığınız zaman Ukrayna’da da şehirleri çevreleyerek insanların şehirleri boşaltması politikası izleniyor. Böylece hem şehirleri daha kolay işgal edebilecek hem de o topraklardaki egemenliğini uzun yıllar devam ettirebilme şansına kavuşacaktır. Ancak şüphesiz burada kaybeden Ukrayna halkı olacak. Şu an 3 milyon olan mülteci sayısının savaşın bir süre daha devam etmesi ve Batı’ya doğru genişlemesi durumunda 10 milyonu rahatlıkla geçebileceğini öngörülmektedir. Bunun Avrupa’ya çok olumsuz etkisi olacak. Zaten Polonya Devlet Başkanı da Türkiye’yi ziyaret etti. Türkiye’nin buradaki tecrübelerinden yararlanmak istediğini basında açıkladı. Burada Avrupa devletleri içerisinde en olumsuz etkilenecek olan Polonya olacak. Sınır komşusu ve mültecilerin yüzde 70’inin Polonya’yı tercih ettiği görülmektedir. Polonya’nın nüfusu da öyle Türkiye gibi çok fazla değil. Eğer 7-8 milyon civarında mülteci Polonya’da yerleşmek isterse, uzun dönemde Polonya’nın ekonomisi ve siyasi birliği içinde farklı sorunlara yol açabilir.” “Savaşların olumsuz yanları var ancak bir de yeni fırsat penceresi de açar” Rusya-Ukrayna arasında devam eden savaşta iki ülkeden ihraç edilen mallardan kaynaklanacak yeni bir tedarik zinciri sorununa yol açabileceğini belirten Turan, bu savaşın Türkiye’ye uzun fabrika gibi yeni yatırımlar fırsatları sunabileceğini söyleyerek şöyle devam etti: “Baktığınız zaman çekilen yatırımların bazıları perakendecilik sektörü. Zaten bu kurumlar Türkiye’de var. Ancak işin tedarik zincirinden önemli bir yer tutan fabrika ürünleri boyutu var. Özellikle Otomotiv sektöründeki bazı ürünlerin savaş dolayısıyla tedarik edilemediğini görüyoruz. Buradan çıkmayı düşünün yatırımcılar, Türkiye’ye gelebilir. Zaten korona virüs salgını döneminde bazı fabrikaların Türkiye’ye kaydığını görmüştük. Benzer şekilde durumda yeni yatırımların Türkiye’ye gelebileceğini ön görebiliriz. Farklı durumlarda var. Olumsuz yönlerden bir tanesi hububat. Tarım politikalarında daha farklı politika izlenmesi gerektiğini anladık. Türkiye ve Avrupa’da da benzer durum var. Dünyada büyük bir şekilde hububatta Ukrayna ve Rusya’nın büyük bir şekilde öne çıktığını görüyoruz. Yatırım politikalarını tarım konusunda biraz daha iyileştirebiliriz. İlerleyen dönemlerde benzer krizlerle karşılaşmamış olabiliriz.” “Türkiye doğalgaz arzı konusunda bir merkeze dönüşebilir” Yunanistan, İsrail, Almanya ve Azerbaycan Devlet Başkanlarının Türkiye ziyaretlerini değerlendiren Dr. İshak Turan, Avrupa’nın enerji sorununa dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi: “Diğer bir sorun ise enerji sorunu. Bu en önemli sorunlardan bir tanesi. Bugün Avrupa petrole yüzde 25, doğalgazda yüzde 40 oranında Rusya’ya bağımlı. Türkiye’ye baktığınız zaman yüzde 33 oranında biz de Rus doğalgazına bağımlı olduğumuz görülüyor. Bu krizden sonra Avrupalı devletler Rus doğalgazına olan bağımlılığını ilerleyen dönemlerde nasıl aşarız politikaları geliştiriyorlar. Bunlardan bir tanesi yeşil enerjiye olan yatırımları artırmaktır. Diğeri ise, dünyanın farklı bölgelerinden yeni enerji kaynakları ve güzergahlarına ulaşmak isteyeceklerdir. Ancak bizi ilgilendiren kısmı ise bu TANAP projesinde de görüldüğü gibi Azerbaycan doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya transferi söz konusuydu. Bildiğiniz üzere İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog Türkiye’yi ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Enerji Bakanını yakın süreç içerisinde İsrail’e göndereceğini söyledi. Buradan neyi anlıyoruz? İsrail ile Türkiye arasında enerji anlaşması ve yeni bir boru hattı inşası burada olabilir. Böylece İsrail doğalgazının da Türkiye üzerinden Avrupa’ya transferi gerçekleşebilir. Benzer şekilde yine Amerika’da hem Venezüella hem de İran yönetimlerine yönelik ılımlı açıklamalar geliyor. Eğer İran’a yönelik yaptırımlarda gevşeme olursa daha büyük büyük kapasite veya yeni hatlarla daha fazla doğal gaz o da Avrupa’ya gidebilir. Hazar bölgesinde TANAP’ın kapasitesinin arttırılması hatta belki de yeni bir Neo-Nabucco projesi bile ilan edilebilir. İkinci bir boru hattı ile Avrupa’nın içlerine doğru yeniden doğal gaz projesi de hayata geçebilir.” “Türkiye’nin dört bir tarafında gerçekten fosil enerji yakıtları açısından zenginlik var” Türkiye’nin Avrupa ile bu bölgeler arasında köprü vazifesi üstlendiğine dikkat çeken İshak Turan “Hem kendi enerji güvenliği sorununu hem de Avrupa’nın enerji güvenliği sorununa bir şekilde köprü vazifesi kurabilir. Burada doğal gaz konusunda bir merkeze dönüşebilir. Özellikle daha önce EastMed projesi vardı. İsrail’den çıkan gaz Güney Kıbrıs Rum Kesimi üzerinden Yunanistan’a gidecekti. Ancak çok ekonomik olan bir proje değildi. 1900 km’lik projeden bahsediyoruz. Deniz derinliği çok fazla. Burada hem deniz derinliğinin daha az olduğu mesafe olarak yaklaşık 500 kilometrenin olduğu yerde hem Türkiye’nin kendi enerji ihtiyacı hem de Avrupa’ya transferi konusunda önemli olabilir. Keza biz Zonguldak’tayız. Burada 540 milyar metreküplük doğalgaz keşfi var. 2023’te üretime dönüşmeye başlayacak. İlk etapta 2 milyar metreküplük bir kısmının üretime geçeceği öngörülmekte. 2028’e kadar tam kapasite ile 16-20 milyar metreküplük doğalgazdan bahsediliyor. Baktığınız zaman Türkiye hem bölgesindeki ülkelerden hem de kendi öz kaynaklarını kullanarak enerji güvenliğinde uzun yıllar devam ettirdiği politikaların meyvelerini almaya başlamıştı. Şimdi bakıyoruz İsrail, Yunanistan, Almanya Devlet Başkanları geliyor. Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin Avrupa’nın enerji güvenliğinde jeostratejik önemli bir konuma sahip olduğunu göstermektedir. Türkiye’de bu yeni oyunu ve değişen konjonktürü dış politikada doğru şekilde okuduğu görülmektedir. Ben enerji politikalarında Türkiye’nin Avrupa’nın enerji güvenliğine çok daha fazla katkı verebileceğini düşünüyorum” diye konuştu.