Zamane konuştuğumuz meseleler yeterince ve gerektiği gibi tartışılmadığı için büyümüş olup içinden çıkılmaz olmuştur. Elbet konuşmak istişare etmek varlığımızın, hayatımızın en işlek, en can...

  Zamane konuştuğumuz meseleler yeterince ve gerektiği gibi tartışılmadığı için büyümüş olup içinden çıkılmaz olmuştur. Elbet konuşmak istişare etmek varlığımızın, hayatımızın en işlek, en canlı bağlantı yoludur. Hayal kurma yeteneğinden yoksun olanların vesayet odaklarının maşaları olma yolundaki çabaları ise akıl almaz.. Ekonomi, tarım, döviz vb devletlerin şah damarları çoğu zaman dış etkilere bağlı, onlar tarafından sabote ettirilerek itici güçle harekete geçer. Dünyayı değiştirmek için hakikate ilgisiz olup beşeriyetin yaptırımları korku, endişe, kuşku ya sebep olarak kaos girdabında kan ve gözyaşı istenmektedir. Düşüncenin ve sözün görünür ölçek ve biçimde dünyayı değiştirmesini arzulaması, söz ve anlam ilgisizliğinin de açık itirafı gibidir. Gerard Mairet ‘’Sivil Toplumun Tanrısı’’ eserinde ‘’Düşüncenin elinden pratik olarak dünyayı değiştirmek gelmez, o dünyanın bir parçasıdır ve onunla değişir.’’ Zaman kırılmasının yine zamana bırakılması esastır. İnsanı tanımlamak isteyen üst akıl sahiplerince yine insanın zaaf noktalarından yola çıkarak hakikatin tersi yönünde fikir ve düşünceleriyle projelendirilip orta ve uzun süreçli içerisinde biyo- psikolojik, nöro-sosyolojik vb varsayımlarla hedeflenenlere ulaşmaktır gayeleri, Toplumların bilinç ve bilinçaltı gerçeğini besleyen din, ananeler, sosyal, coğrafya vb dinamikleriyle olguları kendilerince kabul ettirerek yeni dünya düzenine uygun dijital yaşamına adapte olundu. Yeni Dünya Düzeninde yaşamsal tüm bağların vasfını yitirmişçesine artık İnsanın zayıflığı, kıskançlığı, harisliği, kasetçiliği, zalimliği ön plana istenç şekilde getirilerek kendini tanımlayamayan bir karaktere dönüştürüldü. İnsanların birbirlerine güveninin yanı sıra kendine özgüveni yitirilerek her şeyin sanal ortamdan ibaret olduğu benimsetilerek tatminkar olamayan duyumsallığın dahi yazılımlarda oluştuğudur. Biyolojik ve psikolojik farklılıkların canlılar üzerinde kabul edilmediği hatta zaman boyutunun insan zihninin daha ötesinde olup her daim o anı yaşayacağı ve tadacağı hissiyatıyla varlığını inkar ettirmektir üst aklın hedefi.. Kutsal söylemlerin öldürme, çalma, zulmetme, kan dökme vb evrensel kuralların olağan olup birey ve toplumlarca kabullendirilmesi yanı sıra insanlığın ilahi mesajları içselleştirilmesinin şekillendirilmemesidir. Açık veya kapalı kurgulanan projelerin aslen insanlığın tek merkez tarafından yönlendirilerek nasıl düşünmesinden nasıl beslenmesinden kimin doğup öleceğine kadar kararlaştırılması hedeflenerek aslen yaratıcıya asi olup, kutsal tüm kitapları, hadisleri, vahiyleri, elçileri revize ederek kanunlarını geleceğin temel taşları haline getirmek olmazsa olmazlarıdır. Teyakkuzu arifane Bilim, Teknoloji ve Rahmani akıl geleceğimizin temel taşlarıdır. Bu noktada yaşananların bir tesadüfü olmadığının yıllarımı alan ‘’Tarihte Kayıp Oryantalistler’’ eserim de son altı yüzyılı kapsayan yüzlerce kaynağımla neşr ettim ki zamane projelerin temellerinin daha eskilere dayandığıdır. İnsan üretimi laboratuvarlarda ve teknolojik ortamlarda yıllarca yapılan çalışmalar artık tek çatı altında birleştirilerek geri dönüşü olmayan projeler üretilerek aşama aşama hayata gerçekleştirilmeye başlandı. İnsanlığın karşısında bundan sonra gözle görülmeyen elle tutulamayan düşmanlar var olacaktır. Donanımlı ve uyumlu toplumlar sadece sürdürüle bilinirliği olup arzu, eğilim ve talepleri kesiştirilecek..! Araştırmacı Yazar-Tarihçi Volkan Yaşar Berber