Suriye ve Irak’ta bugünkü olaylar yaşanırken, yeni nesil bir şeyi çok iyi bilmelidir. Acaba Misak-ı Milli nedir? Eğer Misak-ı Milli’yi kavrarsak, anlarsak Suriye’deki sorumluluğumuzun, Irak’taki soru...

Suriye ve Irak’ta bugünkü olaylar yaşanırken, yeni nesil bir şeyi çok iyi bilmelidir. Acaba Misak-ı Milli nedir? Eğer Misak-ı Milli’yi kavrarsak, anlarsak Suriye’deki sorumluluğumuzun, Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu daha iyi anlarız… Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı, dördüncü devresi ilk toplantısını 12 Ocak 1920 Pazartesi günü saat 14.00’de Fındıklı Sarayı’nda yaptı. Padişah Vahdettin rahatsız olduğundan, açılışta bulunamamış ve onun adına açılış konuşmasını Dahiliye Nazırı Damat Şerif Paşa okumuştu. Paşa, konuşmasında, “Vatanı kurtarıncaya kadar arasız toplantı halindeyiz. Böylelikle felah-ı vatan, yani ülkenin kurtulması mümkün olabilir” diyordu. Peşi sıra Padişaha, Kanun-u Esasi’ye sadakati metinleştirilen yemin, mebuslarca tekrarlandı ve Osmanlı Mebuslar Meclisi, vazifesine fiilen başlamış oldu. Meclisi Mebusan üyeleri, Devletin Bağımsızlığının ve ulusun geleceğinin, haklı ve sürekli bir barışa kavuşmak için katlanabilecek özverinin en fazlasını gösteren aşağıdaki ilkelere eksiksiz uyulmasıyla sağlanabileceğini ve bu ilkeler dışında sağlam bir Osmanlı Saltanatı ve toplumunun varlığının sürdürülmesinin olanak dışı bulunduğunu 28 Ocak 1920’de kabul etmiştir. Misâk-ı Millî’nin tam metni şöyledir: Madde 1. Osmanlı Devletinin 30 Ekim 1918 günü imzaladığı Mondros Mütarekesi tarihinde düşman ordularının işgali altında kalan, Arap halkının ekseriyette olduğu yerlerin kaderi, bu halkın hürriyet ve serbesti içinde verecekleri karara göre belirtilmesi icap ettiğinden, dini, soyu, gaye ve hedefleri bir olan ve karşılıklı saygı-sevgi ile bağlı, ayni fedakârlık-fazilet-feragat hislerinin sahibi aynı toprakların hususiyetlerini asırlarca taksim etmiş bulunan Osmanlı İslam ekseriyetinin yaşadığı toprakların istisnasız hepsi fiilen ve hükmen ve hiçbir sebeple ayrılmaz bir bütündür. Madde 2. Halkının ilk serbest kaldıkları zamanda ittifakla Ana Vatana katılma kararı vermiş olan Elviye-i Selase (üç liva) Batum, Kars, Ardahan için gerekirse tekrar hür ve serbest seçim yapılmasını kabul ederiz. Madde 3. Karar safhası için tehir edilen Garbi Trakya’nın hukuki vaziyeti, ora halkının mutlak hürriyet şartları içinde kullanacakları reylere göre belirlenmelidir. Madde 4. İslam Hilafetinin, Osmanlı Saltanat ve Hükümetinin merkezi olan İstanbul şehri ve Marmara Denizi’nin emniyeti muhafaza edilmelidir. Bu emniyet korunmak şartı ile Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının dünya ticaret ve münakalatına açık tutulması hakkında alakadar devletlerin ittifakla verecekleri karar muteber sayılacaktır. Madde 5. İtilaf Devletleri ile hasımları ve bazı müttefikleri arasında kararlaştırılan muahedeler esaslarına göre ekalliyetler (azınlıklar) hakları, komşu ülkelerdeki Müslümanların da ayni haklardan istifade edecekleri itimadı ile tarafımızdan müzaheret görecek ve temin edilecektir. Madde 6. Milli ve İktisadi inkişafımızı temin ve devlet muamelelerinin yaşadığımız günlerin şartlarına uygun yapıya çevirebilmemiz için her devlet gibi bizim de ilerlememizi temin için tam bir hürriyet ve istiklale sahip olmamız, mevcudiyetimizin temel istinat noktasıdır. Bu itibarla siyaset-adalet-maliye sahalarında ve bu mevzularla alakadar diğer faaliyetlerde inkişafımızı engelleyecek tahditleri ve tazyikleri kabul edemeyiz. Mîsak-ı Millî metni, Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın 28 Ocak 1920 günkü gizli toplantısında aldığı en önemli kararlarıdır. Kabul edilen Misak-ı Millî metni 17 Şubat 1920’de Meclis-i Mebusan tarafından bütün yabancı parlamentolara ve basına bildirildi. Bu kararlar meclis onayından geçtiği için resmiyet kazanmış kararlardır. Meclis-i Mebusan; kongre kararlarından etkilenmiştir. 1.Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Eğilmez Paşa’ya ulaşan telgrafta “İstanbul’dan özel olarak alınan bilgilendirmede; İzzet Paşa, Çürüksulu Mahmut Paşa, Cevad Paşa, Cemal Paşa mebuslardan isimleri henüz belli olmamış altmış zat ile Halide Edip Hanım, eşi Adnan Bey gece yataklarından çıplak olarak zorla, süngülerle ve hakaretlerle alıkonulmuştur. Hakiki gayenin memleket değerlerinin imhası olduğunun bütün millete anlatılmasını rica ederim” denmiştir. Mebuslar Meclisinin Erzurum-Sivas kongrelerinde, hakiki manasıyla müstakil bir devletin şartlarını Misak-ı Milli bildirisinde toplayan cesur çıkışıyla birlikte, İngiliz-Fransız-İtalyan kuvvetleri 16 Mart 1920’de İstanbul’un Resmi İşgalini yaparak, bir mukavemeti önleyecek tüm tedbirleri almış ve karakollardaki askerlerimizi şehit etmiştir. Nihayet 2 Ekim 1923 günü İtilaf devletleri, Mondros Mütarekesi hükümleri gereğince el koydukları bütün cephane ve savaş malzemelerini Türk hükümetine teslim etmiş ve geri çekilmiştir. 29 Ekim 1923’te de Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Volkan Yaşar Berber