Olan; yine, yeniden, her zaman ki gibi Vatandaşa!

Boşuna dememişler "Filler tepişir, çimler ezilir" diye...

Zonguldak Halk otobüslerinin durumu tam da bu sözün yansıması sanki...

Bir tarafta belediye bir tarafta firma sahibi...

Zonguldak Genel Ticaret Fuarı'nın 2.si heyecan verici açılışla gerçekleşti! Zonguldak Genel Ticaret Fuarı'nın 2.si heyecan verici açılışla gerçekleşti!

"Hızır idi, Yunus idi... Yunus idi, Hızır idi" derken sorumlular kim, kim mağdur anlaşılmadı...

Şu bir gerçek;

Belediyenin hiçbir şeyi yoksa bile; Beceriksizliği var!

Firma yetkilisinin hiçbir şeyi yoksa bile; 3 milyon lira indiregandisi var!

Peki kim arayacak vatandaşın hakkını?

Bu işin vebali var da kim anlar vebalden...

Çalıştırdığı kişinin 2,5 ay maaşını "deneme" bahanesiyle ödemeyen, belediyenin iddiaya göre 18 ay kirasını ödemeyen zihniyet öder mi hiç vatandaşın 3 milyon lirasını?

Her gün bir asgari ücret bedelinde viski içmeye para var, çalıştırdığı elemanın maaşını ödemeye, vatandaşın doldurduğu karta, belediyenin kirasını ödemeye parası yok!

Çıkar elbet bir yerden!

Bekleyeceğiz, göreceğiz!

Bu elbet çıkar bir yerden de "Adalet" ne olacak, kim sağlayacak?

Vatandaşın "Adalete inancının zayıflaması" ne olacak?

Zenginse, nüfusluysa yolunu bulur, belediyeye de vatandaşa da kazığını atar garibana gelince ise bir aylık kira bile aksatılmaz!

Asıl tehlikeyi görün ve "Adaletin terazisiyle oynamayın" derim...

Siz ne dersiniz?

 

 

***

 

Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş!

Ne çok düşman edinmişiz de haberimiz yok!

Bir düşmanlık edenlere bir de nedenlerine baktığımızda doğru yolda olduğumuzu gördükçe daha çok sarılıyoruz işimize...

İş teklif edenleri kabul etmeyince veya anlaşamayıp ayrılınca düşman bellemişler, hatta "Düşmanımın düşmanı dostumdur" mantığıyla düne kadar birbiri hakkında gün yüzü görmemiş küfürler edenler aynı masa etrafında buluşmuşlar...

Tencere, kapak misali...

Kim tencere, kim kapak siz karar verin!

Sırf Zonguldak-BEÜ Hastanesi hattı alabilmek için silah olarak kullanma niyetiyle tv alıp devletin birimlerini ve siyasileri baskı altında tutan mı,

Avrupa'daki bölge halkını dolandırdığı, kaçakçılık yaptığı iddiaları, TBMM Başkanını FETÖ imasında bulunduğu için dışladığı Karabük'ten gelip Zonguldak'ta mikser görevi yapan mı,

"Ahlak dışı yazı yazmakla" devletin kurumundan ceza alan Zonguldak'taki tek gazeteci olma ünvanını elinde bulunduran mı,

kapak!

Ya da onlar karar versin... 

Kapak kim, tencere kim?

Biz hele tencereyi yuvarlatıp kapağını buldurduk ya... 

Gerisi bizi bağlamaz...

 

                                       ***

 

 

Deprem bahane dayanışma şahane!

Başka ülkelerde var mı bilmem ama Türkiye'deki genel bir alışkanlık olsa gerek;

Dar zamanda "Birlik" olmayı biliyoruz...

İşte Covid 19 süreci... İşte İzmir depremi...

1999 senesindeki Gölcük ve Düzce depreminde de sahada bulunan biri olarak söylüyorum;

Gelen yardımlar ve gelen yardımların dahi yardıma muhtaç kişiler arasındaki paylaşma...

Bizim bu dayanışma ve güç durumdakilere destek güdümüz; bizi biz yapıyor adeta...

Zira bizi biz yapan bu refleksimizden vurmaya çalışan zihniyetler de yok değil!

İzmir depremi sonrası İzmir ilimizi dışlayıcı ve aşağılayıcı paylaşımlar bu zihniyetin bir türevi sanki...

Bu ve bunun gibi ayrıştırıcı zihniyetlere izin vermediğimiz sürece bizi biz yapan dayanışmamız bozulmayacaktır...

Siyasetçilerin kendi partilerine oy uğruna ötekileştirme mücadelesi bile buna yetmeyecektir...

Bizim bu birlikteliğimizi her daim kılmamız ise ülkemiz açısından olmazsa olmaz bir hedef olmalı...

Etnik, dinsel, mezhepsel ayrımcılıktan ziyade birleştirici olunmalı...

Bunun tersi hareket edenler ise vatandaşlarla birlikte yasalar karşısında da gerekli cezayı almalı...

Bugün deprem, yarın başka bir felaketi beklemektense her zaman dayanışmayı üstün bilmeliyiz...

Dayanışma... Anlayış... Birliktelik...

 

 

 

                                         ***

 

 

HAFTANIN SÖZÜ: “Bunlar daha büyük depremlerin ayak sesleri, giderek yaklaşıyor”

Prof. Dr. Hakan Kutoğlu

 

                                             ***

 

 

SÖZÜN ÖZÜ Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki; paran bittiğinde, şerefin de bitmesin.” 

Nicanor Parra