Her alanda olduğu gibi Kızılay’da da diğer en kutsal değerlerimizin içini nasıl boşalttıysak aynısını yaptık, keşke içimizdeki kutsiyeti öyle kalsaydı.   Günlerdir dünyada olup-...

  Her alanda olduğu gibi Kızılay’da da diğer en kutsal değerlerimizin içini nasıl boşalttıysak aynısını yaptık, keşke içimizdeki kutsiyeti öyle kalsaydı.   Günlerdir dünyada olup-bitenlere, ülkemizde yaşanan ekonomik bunalımlara  kör-sağır  olduk, Kızılay mevzusu ile yattık-kalktık , Allah aşkına nedir bu Kızılay, neden bu kadar paylaşılmaz oldu, bir hayır kurumunda hırsızlık, yolsuzluk olamayacağına göre nedir bu sidik yarışı ? Bunu birileri çıkıp kamuoyuna açıklaması gerekir.  Baştan söyleyeyim; Genel Merkez Serap Elibol dediğinde eyvah dedim şimdi yandı gülüm keten helva, bunu şu nedenlerle söylüyorum: Gerek Serap ve gerekse Zeki Elibol her ikisini de yakından tanırım ömürleri boyunca kimseye boyun eğmeden çıktıkları zirvelere hep tırmanarak çıktılar bu nedenle bırakın ülkücü olmalarını her ikisi de oldukça dürüst arkadaşlardır, Kızılay da dönen dolapları duyduğumuzda; Serap Elibol yanlış bir seçim dedik,  nitekim mevcut sistemin aktörleri bu nedenle tepki gösterdi, yani doku uyuşmazlığı vardı, nerdeyse bir çuval incir berbat edilecekti(!)  Diğer kahramanları saymayacağım, bu hengâmede o kadar çok isim zikredildi ki kamuoyu artık bunaldı ve “ lanet olsun bu nasıl bir yardım kuruluşu ki paylaşılamıyor?” demeye başladı.  Bazı isimleri burada yazmak zorundayım: Mesela Adnan abimiz; Son açıklamasında : Müslüman-Türk vurgusunu üstüne basa basa dillendirdi, Ülkücü olduğunu, Sayın Cumhurbaşkanının köylüsü olduğunu o kadar vurgulu bir şekilde  yaptı ki, demek ki sayın Murat Uzun da tercihlerinde hata yapabiliyormuş, Adnan bey keşke size akıl vermek zorunda olmasaydım, Müslüman- Türk olabilirsiniz ama unutmayın ki bu hayır kurumu yaptığı yardımlarda etnik köken ve ırk ayrımı yapmıyor, darda kalan her insana yardım elini uzatıyor, ülkücü olmanızın da bu seçildiğiniz görev için bir önemi yok, öyle bir kıstas da yok, yani size ayrıcalık tanımıyor, bütün bunlardan daha önemlisi ve gereksizi sayın Cumhurbaşkanı ile aynı köyden olmanız ve bunu açıklamanız sizin gibi kimseye eyvallahı olamayacağını sandığımız birinin formatına uymadı, ne yani sayın Cumhurbaşkanının köylüsü olmak ve bu sıfata sığınmak nasıl bir ruh halidir?  Dr. Ömer Selim ALAN: Sayın başkan yazımın başlığında asıl suçluyu sorguladım ve buradan cevaplıyorum; Sayın Babanız ile teşvik ki mesaim oldu ve iyi tanırım, şimdi nasıldır bilmiyorum Allah sağlıklı ömürler versin çok mütevazi biriydi ve müdür olduğu halde bizim gibi çaylaklara çok önem verirdi, biz nezaketi ondan öğrendik, şimdi belki de hatırlamaz ama bende vefa duygusu var yapılanları inkar etmem, yani demem o ki: Çırak ustayı geçmezse sanat ölür. Anladın umarım.  Başka isim saymadan asıl suçluyu açıklıyorum: Bazı şark kurnazları olmasaydı, küçük olsun benim olsun diyen siyasetçiler olmasaydı, sizden önceki beceriksizler olmasaydı siz o makamı rüyanızda bile göremezdiniz sayın başkan, bu saydıklarım ucuz kahramanlar bu gün bu kentin yaşadığı bu utançlarda sizin kadar, hatta daha çok suçludurlar vicdanınız rahat olsun