Halk arasında “bardağı taşıran son damla” denir. Bardak ağzına kadar doludur, su kendi halinde durur ama taşmak için bir bahane bekler, ne zaman ki o son damla düşer, bardakta masum halde bekleyen su taşar gider. Kırılma noktası böyle bir şeydir.  Konuyu nereye bağlayacağımı tahmin bile edemezsiniz. Bu satırların yazarı CHP meclis üyeliği yapmış biri olarak ben, açık yüreklilikle söylüyorum ki: Ülkemiz defalarca kırılma noktaları yaşamasına rağmen hiç birisinden ders almamışa benziyor ki, konu dönüp dolaşıp aynı yere geliyor, yani tarih tekerrür ediyor. 

Başından CHP li olduğumu belirtmekteki amacım yapacağım objektif değerlendirmeye siyasetimi sokmayacağım. 

Benim yaşımdakiler 1980 öncesinde yaşananları çok iyi bilirler, ister sağcı olsun, ister solcu olsun, isterse akıncı veya başka guruplar olsun, o dönemde yaşayanlar mutlaka bu gruplaşmaların içindeydiler. Mesela 6. Filoya karşı bir gurup “defol” diye eylem yaparken, Abdullah ve arkadaşları 6. Filoyu kıble yaparak eyleme karşı eylem yapıyorlardı, yani ABD denen ayı bizim içimizde o kadar kafa karışıklığı yaratmıştı ki, birimizin ak dediğine, öbürü körü körüne kara diyebiliyordu, hem de haklı-haksız aramadan. ABD öyle bir plan yapmıştı ki hiçbir çaba sarf etmeden kardeşi kardeşe kırdırıyordu ve dersini o kadar güzel çalışmıştı ki, Türk toplumunun tüm şifrelerini çözmüş, senaryosunu ona göre uygulamaya koymuştu, planı tıkır tıkır işliyordu. İçinde bulunduğum sol fraksiyonda bize ilk gün verilen talimat şuydu: “sağcı babanızın oğlu bile olsa düşmanınızdır!”  Sırf bu yüzden sütkardeşlerimizi o gün düşman bellemiştik, aynı durum sağcılar içinde geçerliydi. Hiçbir karşı görüşle tartışma yapılamazdı, bu karşı tarafa ödün vermek olurdu, onlara yaşama hakkı tanımak örgüte ihanet sayılıyordu, “ Faşizme geçit yok! Ya sev, ya terk et! Diyorlardı, bu şekilde her gün ülkemizde 3-5 genç ve genelde öğrenci ölüyordu, ne ölen, ne de öldüren birbirini tanımıyordu. 12 Eylül 1980 öncesinde öldürülen gençleri öldürenler, sanırım vicdan azaplarından ölmüşlerdir, Allah bize böyle bir şey yaşatmadığı için şanslıyız, çünkü bu ömrümüzün sonuna kadar yaşanacak bir vicdan azabı olurdu ki buna dayanamazdık. Çok laf yalansız olmaz derler, kısa keseceğim: 

ABD ne yaptı?  

      68 kuşağının yaşadığı zulmü yazacak kadar donanımlı değilim, O’nlar  için ne yazılsa tam olarak anlatılamaz, kendi yaşadıklarımızı anlatmak ders almak için yeterli olduğu kanısındayım.  Bizi yönetenler o derece kör edilmişti ki; ekonomik ve silah ambargolarıyla, mezhep çatışmalarıyla, Asala diye kurdukları terör örgütleriyle, Sağ-Sol çatışmalarıyla sonuca gitmeye çalışan Amerika Ayısı kendi besleme paşalarıyla darbeyi de planlı bir şekilde yaparak kendince “altın vuruş” yaptığını sanıyordu, nitekim öyle de oldu, bir günde tüm silahlı eylemler bitti!  ABD bir şeyi planına koymamıştı; Türk halkının zor karşısında bir araya gelme yeteneği. Darbenin ilk gününde bu eksiğini fark eden ABD, B planını devreye soktu ve daha önce genetik şifrelerini çözdüğü kendine yakın yöneticileri devreye sokarak kısa sürede siyasi yaşama geçilmesini planına ekledi ve uyguladı, işte FETÖ denen vatan haini bu tarihlerde sinsi bir şekilde devreye sokuldu, hiç unutmam rahmetli Özal övünerek bağlı olduğu tarikatı çekinmeden söyleyebiliyordu, kısa sürede siyasi yasaklı liderler tekrar siyaset sahnesine çıkmaya başladılar. Dün gibi hatırlarım yeniden siyasi hayatın başlamasını sevinçle karşılamıştık, darbeci paşaların boy boy resimlerini evlerimizin başköşelerine asıyorduk, yeni anayasaya yüzde 90 dan fazla destek vermiştik, darbeci paşaların isimlerini yollara, caddeler, üniversitelere veriyorduk, hatta darbeci paşaların adına ilçe bile kurduk, o tarihlerde doğan çocukların adlarına bakın darbeci paşaların isimlerinin çokluğunu göreceksiniz. İşte bu hengâmede FETÖ ve benzeri vatan hainleri baş tacı ediliyordu, senesini hatırlamıyorum rahmetli ECEVİT bile “Faydalı Tarikat” diye bir tabiri kafamıza sokmuştu. Birden bire nasıl olduysa tarikatlar siyasi ve ekonomik olarak güçlenmeye ve her mevki ve makamda rağbet görmeye başladılar, çünkü zararsızdılar, yani şimdilik. Her mevki ve makam dediysek en tepede bile hürmet görmeye başlamaları alt makamlardan biat etmeleri beklentisi, doğal haklarıymış gibi görülmeye başlanmıştı. Aklıma geldikçe parça parça anlatıyorum; Daha önce Uğur Mumcuların uyarısı, yakın tarihte Kamer Gençlerin gerçekçi çıkışları devlet katında şiddetle kınanıyordu, sırf bu yüzden canından olanlar bile oluyordu ve bir kesim ölenlere “katli vacip” diye bakıyordu. İşte 15 Temmuzlar bile bu şekilde bir planın parçasıydı ve yine Türk halkının zor karşısındaki refleksi unutulmuş, bütün planları bir kez daha bozmuştu. 

Sayın Cumhurbaşkanımız; Bu halkın kırılma noktalarındaki davranışı hep aynı olmuştur, bunu bizden daha iyi bilenlerdensiniz, bir CHP li olarak ABD ve AB gibi sözde egemen sınıflara karşı çıkışlarınızı biz yerinde görüyoruz, S400 Kararınızın birilerinin planlarını bozduğunu bizler de görüyoruz, ülkemiz; başta AB ve ABD olmak üzere uluslararası tröstlerin ağızlarını sulandırıyor ve bizi bize bırakmamak için asla ve kat-a amaçlarından vaz geçmiş değiller, sinsi bir şekilde bu ülkemizin parçalanmasının peşindeler ve sırf bu uğurda dahili ve harici bedbahtları her dönem kullandılar ve kullanacaklar ve üzülerek belirtmek isterim ki; sistemden kanserli hücreler henüz temizlenmemiş, bazı çıkışlara bakılırsa buradan öyle görünüyor. Başka Türkiye yok ve hepimiz aynı gemideysek sizden istirhamımız sizler de söylemlerinizde yeni kırılma noktaları yaratmayın, herkesi bağrınıza basınız lütfen, dedim ya başka Türkiye yok ve biz bu vatanı; bu bayrak altında yaşamayı şiar edinmiş olan herkesle sevmeye devam edeceğiz, bu halkın kırılma noktalarındaki refleksi Allah vergisidir diye düşünenlerdenim. 

 

https://www.imzagazetesi.com.tr/yazar-kIrIlma-noktasI-abd-ab-68-kusagI-sayIn-cumhurbaskanImIz-396.html

“Sağlık her şeyden önemlidir. Önce sağlık” deniyor ya! “Sağlık her şeyden önemlidir. Önce sağlık” deniyor ya!