Kadına hakaretin en ağırı! 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle çoktandır anlam veremediğim “Kadına hakare...

Kadına hakaretin en ağırı!

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle çoktandır anlam veremediğim “Kadına hakareti” ele almaya çalışalım…

Kadına şiddet sadece ve sadece fiili olarak uygulanmıyor, ülkemizde, dünyamızda…

Şiddetin en ağırı itibarsızlaştırılarak yapılıyor…

Hem de her gün her saat…

Ve bu hakareti, şiddeti en çok kadınlar seyrediyor!

Lütfen dizilere, filmlere dikkat!

Kadınlarımıza asıl saygısızlık asıl şiddet buralarda oluyor…

Yasak elma dizisi başta olmak üzere bir çok dizide kadına cinsel obje yakıştırılıyor, metres ilişkiler normalmiş gibi gösteriliyor…

Ve hepsinden ötesi kadının buna razı olduğu imajı oluşturuluyor…

Kadının kişiliği, haysiyeti, kimliği adeta itibar suikasta uğruyor!

Kadın hakları savunucularının asıl bu girişime, bu tavra tepkisi koymasını beklerken “Beden benim, istediğimi yaparım” saçmalığıyla kadın daha da cinsel obje haline getiriliyor…

Fiili şiddetin acısı, yarası kapanır ama bu itibarsızlaşmanın yarası zor kapanır…

Kadın; anadır,

Kadın; bacıdır,

Kadın; eş tir,

Kadın; kadındır…

Sadece cinsel obje olarak düşünmek ve öyle yansıtmak hem kişilik bozukluğu hem de toplumun dinamiklerine dinamit koymaktır!

O nedenledir ki;

Önce kadınımız kimliğini koruma adına bu tür görülme, gösterilme çabalarının önüne geçmeli…

Başta bu tür dizi ve filmleri izlemeyerek, izletmeyerek tavrını koymalı…

Sonrası gelecektir…

***

Kadına şiddet kişilik sorunudur!

Bir dönem bazı çevreler özellikle kadına şiddet veya kadını hor görmeyi İslamiyet ile bağdaştırmaya çalıştı…

Hoş bu anlayış geçmiş de değil… Hala her fırsatta kadına şiddeti veya hakareti İslamiyet veya dini inançlarla bir tutma fırsatçıları pusuda bekliyor…

Son zamanlarda görüldü ki okumuşu da okumamışı da, cahili de profesörü de kadına yönelik şiddet uyguluyor!

En çok da Avrupa ülkelerinde kadına şiddetin uygulandığı yazılıyor, çiziliyor…

Bu da kadına şiddetin dini inanç değil kişilik sorunu olduğunu açıkça ortaya koyuyor…

Hastalığı doğru teşhis edersek tedavi de ona göre sağlıklı olacağından;

Gerçek veriler doğrultusunda bu insanlık dışı olayın üzerine gidilmeli…

Cezalarla birlikte toplumsal baskı ve manevi duygular ön plana çıkarılmalıdır…

İslam dininde kadının nasıl üstün tutulduğunu, değer verildiğini ön yargısız araştıran herkes bilir…

Amasız, fakatsız, ön yargısız kim olursa olsun kadına yapılan şiddetin cezasını önce toplum vermeli…

Bu da dışlayarak ve ayıplayarak olur…

***

Uzay-Bidon kafalılar!

Uzaya çıkma tartışması soğusa da içimdeki fırtına dinmediğinden yazayım rahatlayayım, bari…

Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uzaya çıkılacağını söylemesiyle sosyal medyada başlayan dalga geçme odaklı paylaşımları bir türlü hazmedemiyorum…

Zira bu hükümetle veya Cumhurbaşkanıyla değil Türk insanıyla dalga geçmektir!

Aynı kafa zakkum çiçeğinden kanseri bulduğunu söyleyen vatandaşımıza da hor baktı,

Yerli otomobil üretileceğini söyleyen zamanın Başbakanı Adnan Menderes, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan’a da…

Ama Almanya’da Covid 19 aşısını bulunanı, İHA, SİHA’ları üretenin de Türk olduğunu unutuyorlar…

Mevcut hükümete “Şimdiye kadar niye uzaya çıkmadık” eleştirisi yapılacağına “Ekmeğimiz yok yemeğe uzay bizim neyimize” odaklı yaklaşımlar ne eleştiridir ne de iyi niyetlidir…

Ayrıca Türkiye’de uzay ile ilgili çalışma yapıldığını o birimde görev yapan bir arkadaşımdan dinlemiş ve ilk başta inanamamış biri olarak söylüyorum;

Uzaya da çıkılacak, yolculuk da yapılacak!

Yeter ki bidon kafalılığı bırakıp uzay kafalı olalım…

  YAZAN: OSMAN SAV