İnsanlık tarih boyunca daima şüpheyle baktığı şeyler den çekinmiştir. Bunun sebebi araştırılabilinirliği olmadığıdır veya gizemini açığa çıkartacak bilgilerin yetersizliğidir. Bu konular...

    İnsanlık tarih boyunca daima şüpheyle baktığı şeyler den çekinmiştir. Bunun sebebi araştırılabilinirliği olmadığıdır veya gizemini açığa çıkartacak bilgilerin yetersizliğidir. Bu konulara ciddi ve bilimsel yollarla yaklaşan ve ortaya inanılır ve güvenilir bilgiler koyan çalışmalar da vardır. Ruhaniyetler, manalar, gizemler hepimizin her gün içinde bulunduğumuz ama ancak özel durumlarda düşününce farkına varabildiğimiz ayrı bir alemdir. Manevi olan düşünce, cisimsel nesne üzerinde maddi bir etki oluşturmasıyla insan bedeninde elektromanyetik akım meydana getirir ki beden dışı özgün his çeşitlilik düzenlilik biçimlerinden çıkarılmıştır. Bu alemde olup biten şeylerin sırf rastlantıyla olmadığı, fiziksel dünyayı, onda bulunmayan anlamıyla yönlendiren bazı varlıkların bulunduğu, insanların en eski tasarımlarındandır.             Hayatın ve oluşun özünde aşkı gören düşünürler daima benliğini kayıtsız şartsız yaradan’a teslim ederek ulvi erdemliliğe ulaşarak, zaman ve mekan ile nedensellik yasalarına bağlı kalırlar. Yani madde dünya da her şey bir mekanda bulunarak kendisinden önce gelen zaman içinde etkilenerek bir olaylar silsilesiyle sürekli değişir. Silsileye tanık olabilmek yalnızca yaradan’ın izniyle mümkündür. Tasavvufa göre ezeli yaratıcıdan ayrılmış olan insanın ona ulaşmak için çırpınışı sırasında ortaya koyduğu ilahi özlem içeren namelerdir. Bu temel anlayışla hareket edenler, Allah’a (c.c) varış uğruna icra ettikleri zikir ve fikirlerine musikiyi eşlik ettirmişlerdir. Bu şahıslar üzerinde Tıp, fizyoloji ve sinir sistemleri üzerine yapılan araştırmalarca bedenin ne gibi işlerini denetlediğini bulmuş  lakin hiçbir düşünce ya da duygu için, beynin bir noktasını gösterememiştir.               İnsan hem cisimsel hem de anlamsal olmayı benliğinde toplayabilen varlıktır.  Havas ilminin özünü kavrayabilmek bir yücelik bir ermişlik haliyle anlamlaştırmak gerekir ki istivayı gösteren ve ona delalet eden her şey kutsal sayılır. Saf ve arı halde bulunan nesnelerin mistik düşüncelendirilmesiyle kendi istekleriyle hem de başka ruhsal varlıklarla hem de maddi cisimlerle ilişki kurulabilinir ama bu ilişkiler maddi nesnelerin ilişkileri gibi değildir. Akıl ve zihin ile öteki düşünsel yetiler, insanların ruhlarının sağladığı olanaklardır. Düşünce dünyasının hakim ve mühür kavramı olan ayrılık meselesini uhreviyat’ına kazandırabilenler daim yaradan’a hakkıyla kul olabilme çabasıyla yine yaradan’ın izniyle havas ilmine vasıf olurlar.                İslam tasavvufunun, felsefi ve sistematik ifadelerine kadar, bütün varlığının arkasında Kur’an ve Hadisler bulunur. Ölümden sonra varacağı bir duruma, dünyadayken varabilme kendi yokluğunu düşünebilme kabiliyetiyledir. Doğal olayların doğa dışı etkilerle değiştirilmeleri olarak yaradan’a atfedilmiyorsa eğer uhrevi aracılığıyla meydana gelirler. Ancak tabii ki bir fizik veya kimya gibi madde dünyası üzerinde araştırmalar yapan bilimlerin sonuçlarına benzer sonuçlar beklenmemelidir. Havas ilmi varlığıyla ilgili çok çeşitli deliller toplanmıştır. Hatta son zamanlar da şahitler huzurunda ispatlanmışlıkları bulunmakta iken dahi ilme ulaşabilmek yalnız yaradan’ın izniyle insanın çabasına bağlıdır. Havas ilmiyle görevli olanların yetkileri, güçleri ve neler yapabildikleri mühimdir çünkü negatif veya pozitif isteklere riayet edebilmeleri niyetlerine bağlıdır. İlm-i Simya ilmiyle ilgilenen bir çok alim kainatdaki alemlerin iç hiyeraşisini öğrenerek şer veya hayır amaçlı kullanabilmekte veya kullandırtmaktadırlar. Azgınlık ve taşkınlıklarıyla geçmişte hüsrana uğrayan topluluklara kaynaklarca şahidiz ki elbet en doğrusunu Allah c.c bilir.                  Ruh ile maddenin, insan bedeni içinde nasıl olup da ilişki içinde olabildikleri gerçekten de  bilimsel muammadır. Pisişik güç açısından bazı insanların sinir sistemlerinin, daha yüksek çalıştığı bilinen fizyolojik olgu olup daha yoğun sinir akımları üretirler ki hem de bu akımlar daha sık olarak meydana gelir. İslam düşüncesinin kendi devri ve şartları içinde en fazla yoğunluk kazanması gereken alanında yoğunlaşan düşünürler Kur-an ve hadislerle sınırsız ve engin islam bereketiyle, ilme değer vererek yaşadığı sosyal ve tarihsel şartlara göre belli bir noktada yoğunluk kazanmaktadır. Yüksek ruhsal güce sahip insanların, başkalarının başına gelen olayları onlarla birlikte yaşarmışçasına güncel farkına varırlar. Bilimde buna uzaktan duygudaşlık denilerek daha çok birbirleriyle kan bağı olanlarda hissedilirse de Havas ilminde alemler ötesi iletişimle de mümkün kılınabilmektedir. Bu ilimlerim getireceği tüm çözümler, bizzat vahiy adına konuşan ana kaynaktan öğrenilmekte idi. En doğrusunu Allah c.c bilir. Elhamdülillah…   Araştırmacı Yazar-Tarihçi Volkan Yaşar Berber