Çok da umursamadınız ama buradayım ve yaşıyorum, günümüzde artık uzak-yakın tanıdıklardan ses çıkmayınca anonslara bile dikkat etmeden “...

Çok da umursamadınız ama buradayım ve yaşıyorum, günümüzde artık uzak-yakın tanıdıklardan ses çıkmayınca anonslara bile dikkat etmeden “ölmüştür” duygusuna kapılıyoruz, cenazelere de katılmadığımızdan uzaktan hakkımızı helal ediyoruz, değişik haberleşme kanallarından taziyelerimizi belirtip, vicdanımızı rahatlatıyoruz, bu bir egoistliktir ama herkesin yaptığı bu… Acaba diyorum biz insanoğlu nerede hata yaptık ki Allah bizi bu şekilde cezalandırıyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, tüm dünyanın yazılım ve formatı değişti, bakmayın ABD ve AB gibi megaloman ülkelerin şişmelerine, artık güçlü devlet yok ve gelecekte kime nasıl rol verildiğini bir tek Allah biliyor, ama şunu kesinlikle biliyoruz artık: Dünya ve yaşadığımız evren bizim burnumuzu sürte sürte haddimizi bildirdi ve” benden büyük değilsin, istersem seni yok ederim, akıllı ol ve yaşamaya bak, ben sensizde yoluma devam ederim.” Dedi.

İçinizi karatmadan günümüze uyan bir fıkra:

Öğretmen fen bilgisi dersinde amfibi hayvanlardan kurbağanın yaşamını işliyormuş, sınıfın en yaramazı ve küfürbazı da her zamanki gibi dersi dinlemeyip yaramazlık yapıyormuş, bu duruma kızan öğretmen öğrencisini cezalandırmak için: “ Kalk bakalım Ahmet, bize su kurbağasının karada nasıl yaşadığını anlat!” Dersi zaten dinlemeyen ve sorulan soruda da zor duruma düşen Ahmet düşünür, taşınır ve cevap verir: “Öğretmenim ben öyle yaşamanın ta…?”

Şimdi bizlerde aynı su kurbağasının karada yaşamasına benziyoruz ve virüs o kadar adaletli davranıyor ki; sokak hayvanları, çocuklar ve diğer canlılara dokunmadan sadece dünyayı ve yaşamı cehenneme kim çevirdiyse millet ayrımı yapmadan hepimizin burnunu yerlere sürterek haddimizi bildiriyor.

BU DA GÜNÜ BONUSU OLSUN 

Çocuğun tek hayali çok ünlü bir karateci olmaktı. Fakat ailesi buna izin vermezdi. Bir gün talihsiz bir kaza sonucu çocuk sol kolunu kaybetti. Ailesi çocuğun moralinin çok kötü olduğunu görünce ona bir karate hocası tuttu. Hoca ilk dersinde çocuğa karsısındakini sağ koluyla tutup üstünden savurmayı gösterdi. Hatta ikinci, üçüncü ve sonraki bütün derslerde hep aynı hareketi yapıyorlardı.

Çocuk bir gün hocasına "hocam ben çok sıkıldım, artık başka hareketlere geçsek" dedi. Hoca ise bunu kabul etmeyerek dünyada bu işi en hızlı yapan kişi olmadıkça bitirmeyeceğini söyledi. Çocuk o kadar hızlanmıştı ki, hocasını bile göz açıp kapayıncaya kadar yerden yere vuruyordu. Bir gün hoca elinde bir kağıtla geldi kağıtta çocuğun gençler karate şampiyonasına katılabileceği yazıyordu. Çocuk çok şaşırdı. Ertesi gün salonda ilk rakibinin karşısına çıkacakken heyecanla hocasına sordu, "hocam bu iş nasıl olur? Ben sadece tek hareket biliyorum kesin kaybederim". Hocası ise "sen sadece hareketi yap" cevabını verdi. Çocuk ringe çıktı ve hareketiyle rakibini eledi. Hatta tek hareketle finale kadar çıktı. Finalde karşısında kendisinin iki katı birisi vardı. Önce çok korktu ama gene bildiği hareketi yaparak son rakibini de yendi ve şampiyon oldu.

Sevinçle hocasının yanına koştu ve sordu "hocam nasıl olur, anlamıyorum, sadece bir hareket biliyorum, sol kolum yok  ve şampiyon oldum".

Hocası çocuğa baktı ve dedi ki, "senin yaptığın hareket karatedeki en zor hareketlerden biridir. .. Ve bir tek savunması vardır o da, rakibin sol kolunu tutmak".

YAZAN: MEHMET ÇELİK