Hafta sonu İstanbul dan  bir mimar arkadaşım  ailesi ile birlikte, misafirim olarak Kastamonu ya geldiler. Bir önceki gelişi yaklaşık 10 sene kadar önce idi. Ken...

      Hafta sonu İstanbul dan  bir mimar arkadaşım  ailesi ile birlikte, misafirim olarak Kastamonu ya geldiler. Bir önceki gelişi yaklaşık 10 sene kadar önce idi. Kendisini evimizin önünde karşıladığımda ilk sözü, hayret ifadesi ile – abi bu şehrin  hali ne.? Oldu. Biraz tahmin etmeme rağmen, Halit bey hayırdır ne  olmuş ki, diye sordum. Ahmet abi şehri mahvetmişsiniz dedi.    Hele dedim sen yorulmuşsun eve çıkalım bir dinlenin, diyerek Halit bey ve ailesi ile birlikte eve girdik. Halit Bey İstanbul da uzun senelerdir mimarlık yapan bir dostum, Avrupa görmüş, tarihi şehirlere hayran, tarihi, dokunun ve mimarinin korunması gerektiğine son derece önem veren bir mimar.  Biraz hoş beşten sonra, hadi anlat bakalım ne olmuş bizim şehre, dememle birlikte, kurulmuş bir zemberek gibi başladı konuşmaya. Abi bu memleket bir açık hava müzesi olabilirdi, Kastamonu benim 10 sene önce geldiğim Kastamonu değil, şehre yukarıdan aşağı girerken o koca koca binaların hali ne öyle, hiç mi karşı çıkan olmadı, bu şehrin mimarları yok mu, mimarlar ve mühendisler odası yok mu? Nasıl göz yummuşlar. Hele o şehrin tam içine girerken , Kastamonu kalesinin görüntüsünü engelleyen o binalar ne öyle. Hayret ettim. Birde  Caminin Minaresi ,bu kadim şehir, tarihi bir Osmanlı şehrinin, yapısına ,dokusuna uygun mu.?  Şurada ,yanı başınızda Safranbolu var, bildiğim kadarı ile buradaki konak ve tarihi evler, Safranbolu dan daha farklı ,daha ilgi çekici. Dediğim gibi, Kastamonu  bir açık hava müzesi olabildi, Safranbolulun önüne geçebilirdi, ama artık geçmiş olsun ,çok üzüldüm ,hayret ettim, senide fazla üzmeyeyim diyerek konuyu değiştirdi.    Halit Bey e Üzüntümü belli etmemeye çalışarak yapacak bir şey yok, diyebildim.   Evet, sevgili okuyucular, değerli hemşerilerim. Öyle bir zamana geldik ki, makamın, rantın ve paranın her şeyin önüne geçtiği bir zamanda yaşıyoruz.    Bir TV kanalında sunucu bir eski vekile soruyor. Sizin partide, kendi yakın çevrenize makam kazandırdığınız yönünde iddialar var diye devam ediyor. Eski vekil cevap veriyor- biz inançlı insanlarız değil mi, Cuma namazına gittiğimizde her hafta hutbede ne okunur, akrabalarını koru kolla der, değil mi. Sunucu -o zaman sizin yaptığının öylemi oluyor, diyor. Cevap ,–valla sen Allahın ayetine karşı bile geliyorsan ben sana ne diyeyim.   Anlayış meselesi. Ayet-i Kerimeleri kendi kafanda düz mantık ile anlamaya çalışırsan, işte böyle yakınlarını kollarsın. Sana devletin malı ile makamı ile koru kolla denilmiyor. Kendi malın, mülkünle koru kolla gözet deniliyor.    İşte böyle düz mantık kafaların gözü, ne tarih, ne din, ne iman, ne kul hakkı, ne korku, hiçbir şeyi görmüyor, maalesef.    Kastamonu insanı, sanırım, daha çok uzun seneler, şehre gelen ziyaretçilerin ‘’bu şehrin hali ne’’sorusuna muhatap olacaktır.              Yazan: Ahmet Baysan