Bu yazıya başlamadan önce bir araştırma yapayım, daha etkileyici olsun ve tarihte ne kadar kışkırtmayla sonuçlanan provokasyonlar varsa siz değerli okurlarla paylaşayım dedim. Demez olsaydım, tarihte ders almadığımız, ama derin acılar yaşadığımız o kadar çok kötü örnekler var ki ,değil bu gazete sayfaları,yemin ederim polisiye birkaç roman çıkar. Biz neden ders almadığımız konusunda hem üzüldüm, hem de kızdım. Çok derin araştırma yapmadan kendi ömrümde, bire bir yaşadığımız kışkırtmaları sizinle paylaşayım, varın sizler karar verin.

 

Bu köyden haber gelmiyor! Bir türlü sorun çözülmüyor Bu köyden haber gelmiyor! Bir türlü sorun çözülmüyor

!950 ve 1960 lı yıllarda doğanlar var ya, hani 68-78 kuşağı olarak adlandırılanlar, bu nesil dünya gerçeklerine bu günkü nesilden biraz daha duyarlı olduğunu söylemek zorundayım, istisnalar dışında bu günkü geleceğin dünyasını şekillendirecek nesil ,dünya gerçeklerinden biraz uzak duruyor ve bu nedenle çözüm yaklaşımları konusunda endişeliyim.

 

Ben ve benim yaşıma yakın dostlarımız; kahpe tuzakları olan kışkırtmaları ve  12 eylül 1980 darbe öncesi tüm olayların canlı tanıklarıdır, tanıkları diyorum ama üzülerek belirtmeliyim ki bizler de o zaman bazı provokasyonların farkında değildik ve ne acıdır ki bir çoğuna da alet olduk, bu bir özeleştiridir. Şimdi bazıları bunu asla kabul etmeyecek, ama durum tam da böyleydi ve sağcısı da,solcusu da ajanlar tarafından kullanıldı. Ben sol fraksiyonda yer alıyordum, amcamın oğlu ülkücüydü, aynı evi paylaşıyorduk, başka çaremiz yoktu, Bursa sokaklarında her hangi bir siyasete yaslanmadan hayatta kalmanız mucizeydi, aile bağlarımız güçlü olduğundan bir birimize tahammül etmek zorundaydık, ama dışarısı öyle değildi; Sihirli bir el bizlere talimat veriyordu ve diyordu ki: Sağcı gördüğünüzde onları yaşatmayacaksınız, babanızın oğlu da olsa onlara hayat hakkı yoktur, onlar vatan hainidir, faşisttir, emperyalizmin uşaklarıdır vs. kısacası bizleri öyle bir örgütlüyorlardı ki sokağa çıktığımızda bu talimatları uygulayacak ve örgütten aferin alacak ne kadar hedef varsa o hedefe saldırıyorduk, karşı fikirlere kapalıydık ve dinlemek istemiyorduk, çünkü onlarla tartışılmazdı, en kestirme yol onları ortadan kaldırmaktı ve bunu gizli bir el sadece bize demiyordu, aynı talimatları karşı tarafa da söylüyordu: Her hangi bir solcu gördüğünüzde sakın onlara yaklaşmayın, selam vermeyin, onlar vatan hainidir, komünisttir, din düşmanıdırlar,  namus mevhumları zayıftır vs. Bu yakıştırmaları çoğaltmak mümkün ama uzatmayacağım, şu anda eski solculardan da, eski sağcılardan da sıkı dostlarım var ve eski günleri yad ettiğimizde her ikimizde eziklikler yaşıyoruz, çünkü her ikimizde “Bağımsız Türkiye” diyorduk ama diğer temel konularda değil anlaşmak bir birimizin gölgesine kurşun atıyorduk, Allah’a şükürler olsun bu tehlikeli ortamlarda kimseye kurşun sıkmadık, lafın gelişi böyle diyorum ama o günleri hatırlayanlar veya tarihe bakanlar göreceklerdir ki, her gün en az birkaç insan sebepsiz yere öldürülüyordu ve ölen de, öldüren de bir birini tanımıyordu sadece vuran ve vurulan vardı, tabirimi kabul edin: sadece av ve avcı vardı ve bu zaman zaman yer değiştiriyordu hepsi bu. Bir ekleme daha yapacağım ve tepkileri de göğüsleyeceğim: Sol fraksiyonların genelde idolleri Mao, Lenin ve Enver Hoca gibi liderlerdi ve ne yazık ki bağımsız Türkiye sloganlarımızda Atatürk bu liderlerden sonra geliyordu, dedim ya tepkilere hazırım. Sağ fraksiyonların idolleri de farklı şahsiyetlerdi ve bunlarda da Atatürk biraz geri plandaydı. Provokasyonları yöneten gizli el aslında bir veya iki merkezdi ve aynı kişilerdi, biz bunun yıllar sonra farkına vardık. Bu tahriklerle Kahramanmaraş, Çorum olayları başta olmak üzere bir çok entrika tezgahlandı ama tutmadı, kısaca anlatıyorum beni bağışlayın bazı önemli olayları pas geçiyorsam her konuya  az da olsa dokunmak içindir yoksa yaşadıklarımız unutulacak cinste değildir. İşte bu aptalca düştüğümüz tuzaklardan 12  eylül çıktı, ama ajanlar boş durmadı ve yine devam ettiler, Asala, PKK, FETÖ türü tüm oluşumlar aynı merkezden yönetilen provokasyonlar olup hepsi birlik ve beraberliğimize yapılan alçakça saldırılardır, son günlerde İzmir’deki kışkırtmaya gelinceye kadar o kadar kışkırtma var ki saymakla bitmez. Kısacası ; İster Cumhurbaşkanı olun, ister benim gibi sıradan bir vatandaş, bizler yaşananlardan ders almazsak, tarih hep tekerrür edecek daha derin acılar yaşayacağız, kardeşi kardeşe yine kırdıracaklar- bu lafım Kürt kardeşlerime- başka Türkiye yok ve bizler yine trene bakamaya devam edersek yaşanacak acılara da hazırlıklı olmalıyız. Çözüm oldukça basit: Bu ülkeyi her şeyiyle sevmekten geçiyor, yaşadığımız coğrafya o kadar güzel bir yer ki bizim düşmanımız bitmez, bitmeyecek.

 

https://www.imzagazetesi.com.tr/yazar-bir-turlu-ders-almadIgImIz-kIskIrtmalar-206.html