Uzun uzun düşündüm daha vurucu bir başlık atmak için, bunu buldum. Konuya geçmeden önce sevgili İmza Gazetesi ve Sayın Osman SAV i...

 

Uzun uzun düşündüm daha vurucu bir başlık atmak için, bunu buldum. Konuya geçmeden önce sevgili İmza Gazetesi ve Sayın Osman SAV içimdeki yazma hevesim öldü,  kusura bakmayın. Son günlerde bazı şarlatanların ayrım yapmıyorum- köşe yazarlığı ayaklarına yapmış oldukları karşılıklı seviyesizce yazılarını okumak bir yana tiksinir oldum, bu kadar mı ayağa düştü her şey, bu kadar mı sağa-sola çamur atılır ki hem de pervasızca?  

 Sayın Vali ve Belediye başkanları başta olmak üzere kentin ekâbir insanları neden bu çamurlardan uzak durmazlar anlamış değilim, uzak dursalar bile bu şarlatanlar kelimelerin gücünü kullanarak güya herkese ayar vermeye kalkıyorlar, ayıptır, yazıktır, günahtır, bu kentin başka derdi yokmuş gibi oturup bunların hamasetini mi izleyeceğiz?  

Neyse eskilerin bir deyimi vardı:” Ne Şam’ın şekeri, ne Arap’ın yüzü” 

Gerek yerelde olsun ve gerekse ülke çapında olsun o kadar kötü şeyler yaşanıyor ki bazen: “Bir de İnsan Olmayı Denesek” diyorum. Hiç gerilere gitmeye gerek yok daha dün Ankara’da bir din dersi öğretmeni 8. Sınıfların dersine giriyor ve :”içinizde Alevi olan var mı?” diye soruyor, öğrencilerden alevi olanlar el kaldırıyor ve öğretmen bundan sonra insan olmanın dışında ne kadar hayvanlık varsa yapıyor, Ali’ yi sevmediğinden tutunda oruç, namaza kadar bir sürü insanlık dışı sorular soruyor, falan filan…Şimdi herkes şapkasını önüne koysun ve düşünsün: “biz nerede hata yapıyoruz?” diye. Bu sözde öğretmen buz dağının görünen yüzü, birde bunun yüksek yüksek makamlardaki hazırlanışını bir düşünün, bu geri zekalı öğretmen bataklıkta bir sinek. Bir insanın rengi, dini, mezhebi, etnik kökeni ve diğer unsurları ne olursa olsun ona “bir insan” diyebiliyor muyuz? Mesele burada, diyemiyorsak da mesele burada. O kadar çok alevi arkadaşım ve dostum oldu ki, o kadar çok Kürt, Laz, Çerkez, Abaza vs. arkadaşım oldu ki hepsine minnet borçluyum, hepsi çok önemli insanlardı ve sanırım onlar da benim için aynı şeyleri düşünüyorlardır, çünkü birbirimize önyargıyla bakmadık. 

Kendime ait bir anekdotla bitireceğim: Ardahan’ın Posof İlçesi yani benim ilçem Sünni’dir, hemen yanı başımızdaki 20 km mesafedeki Damal ilçesi ise tamamı Alevidir ve biz onlara Türkmenler deriz, çocukluğumuzdan beri  bize anlatılan saçma sapan şeylerle büyüdüğümüzden bu ilçe hakkında hep önyargılıydık. 1983 yılında Gebze’deki birliğimden izine giderken Ayhan ÇAKABAY diye bir asker arkadaşım biraz da ezilerek:” ya sana bir şey diyeceğim ama yapar mısın?” Dedi. Ben de : “buyur kardeşim” deyince “ ya siz bizim oraları pek sevmezsiniz ama Damal’da şu adreste anacığıma uğramanı rica ediyorum”   Kafaya taktım, uğrayacağım diye söz vermedim ama içimden kendime söz verdim. Tesadüf bu ya onca yolu gelen otobüs, tamamı Alevi olan Damal’da arıza yaptı ve şoför 2 saat buradayız deyince fırsat bu fırsat zaten 2000 nüfuslu bir belde, indim ve ilk adama sorduğumda Ayhan’ın annesinin evini elimle koymuş gibi buldum, saçlarımın kısa olması zaten beni ele veriyordu, arkadaşımın annesi daha beni görür görmez :”Ayhan’ım gelmiş!” diye  boynuma sarıldı. Daha detaylı anlatıp sizi sıkmayacağım ama asker arkadaşım Alevi Ayhan izine gitseydi ve benim anneme uğrasaydı, Damallı olduğunu, Türkmen olduğunu söyleseydi sanırım benim annem Ayhan’ın annesi gibi davranmazdı, kısacası biz toplum olarak; sağcı-solcu, siyah-beyaz, alevi-Sünni, vs. olmak yerine biraz insan olmayı denesek daha güçlü oluruz ama gizli bir el içimize fitneyi, fesadı sokarak   bizi bize kırdırmayı deniyor ve bizler de sazan gibi her defasında bu tuzağa düşüyoruz, neden mi düşüyoruz? Henüz toplum olarak laikliğin mucizesini kavrayamadığımızdan, bunu kavradıktan sonra zaten insan olmayı denemeye gerek kalmayacak, olmuş olacağız. 

  Yazan: Mehmet Çelik