Göçebeliği seçen oğuzların yeni yerleşkeleri için batıya coğrafyasına doğru 1018 senesinde Tuğrul Bey’in izni ve Çağrı Bey’in idaresinde Anadolu sınırlarına ulaştıklarında diğer Türkmen gruplarıyla...

Göçebeliği seçen oğuzların yeni yerleşkeleri için batıya coğrafyasına doğru 1018 senesinde Tuğrul Bey’in izni ve Çağrı Bey’in idaresinde Anadolu sınırlarına ulaştıklarında diğer Türkmen gruplarıyla karşılaşarak hep birlikte sınırlar ötesi Van gölü ve çevresine kadar ilerleyebilmişlerdir. Anadolu ve Mezopotamya topraklarında başlayan Selçuklu akınlarıyla beraber muhtelif Türk göçleri artarak Türkmen denilen Oğuzlar’la doluşmuştu. Bu gelişmeler sebebiyle, Hristiyan Devletlerce XII. yy ortalarından itibaren Selçuklu Anadolu topraklarına ‘Türkiye’ adını vermişlerdir. ‘Türkiye’ adı ilk kez tarihi kayıtlarda 1190 tarihli Barbarossa Haçlı seferi vakayi-namesinde görülür ki, yabancı tarihçilerce de XIII. yy’da ‘’İstanbul Latin İmparatoluğu’’ yazarı IV. Haçlı seferi kumandanı Geoffroi de Ville-Hardouin’in ‘’Conquete de Constantinople’’ eserinde şu şekilde neşr eder. ‘’Boğaziçinin öte yakasında Türkiye istikametindeki araziye hakim olan (Teodor Laskaris) o sırada imparator (Hanri) ile mütareke halindeydi.’’ Buradan şunu da öğrenmiş oluyoruz ki aslen Anadolu’ya Türkler 1071’den evvel yani islamiyeti seçmeden önce Türklerin ufak ufak gelmeye başladığını sonrasında Malazgirt savaşı 1071 ile İslamiyeti seçen Selçukluların kendilerine yurt olarak kabul görmesidir. Avrupalıların, Yunan ve Ermeni tarihlerince kısmi birçok sahte beyanlarını kendilerine sahihmiş gibi gösteren tarihçilerin artık gerçeği görmeleri geldi de geçiyor. Türkiye’nin adı global kaynaklarda Turkia, Turchia ve Turkomania olarak geçer. Turlomania yani Türkmen ülkesi denilmesi ise, İtalyalı seyyah Marco Polo 1271 tarihinden itibaren telaffuz edilmiştir ki İbn Batuta, İspanyol seyyah Klaviyo gibi alimlerde Anadolu’yu Türkmenlerin ülkesi olarak eserlerinde neşr etmişlerdir. İslam tarihçilerinin XV. Yy itibaren ‘’Türkmaniyye’’ olarak telaffuz ettikleri sahihtir. XVIII. yy’da Avrupalılar coğrafyamızı beş kısma ayırarak ‘’Natoloe-Anadolu, Sourie-Suriye, Turcomanis-Türkmenistan, Diarbeck-Diyabakır, Georgie-Gürcistan’’ olarak neşr etmekteyken başka bir eserlerinde Neuste Reisebescheibung’da Erzurum ve Van bölgesi-Türkmenistan olarak neşr ederler. Bu gelişmelerin uzun süreçlerden geçirilerek zamanımıza kadar gelmesinin en büyük sebebi elbette Anadolu’yu bölüp parçalama gayretinde olan dış güçlerin oyunları idi. 1830-31 yıllarında Doğu Anadolu’ya gelen Ermeni seyyah misyoner Eli Smith seyahatnamesinde ‘’Ermenistan’ın Turcomania olarak adlandırılması yolundaki eski yanlış fikirlerin, coğrafyacıları, daha uzun süre bağlamayacağı ümit edilmektedir. Türkiye tarafından bu kavram hiçbir zaman verilmedi ve yabancıların bunu ne sebepten dolayı kullandıklarının belirtisi yoktur.’’ Beyan ettiği görülmektedir. XIX. yy ikinci yarısından itibaren ne hikmetse alenan Avrupa kaynaklarında özellikle Doğu Anadolu ‘Armenia-Ermenistan’ olarak anılmaya başlanır ki. 1856 Osmanlı-Rus savaşında yenilen Rusya, Paris Muahedesi’nden sonra Doğu Anadolu için ‘Armenia-Ermenistan’ deyimini kullanmaya başlar. Zamane 1893 ve 1898 yıllarında Türk düşmanı İngiliz Başvekil William Glandstone, Ermenileri Osmanlı’ya karşı kışkırtması için Anadolu’ya gönderdiği Henry Finnes Blosse Lynch adlı misyonerle aleyhte bir çok bilgi toplayarak zamanla muhalif kullanmaktan çekinilmemiştir. Dış şer güçlerin projelerine alet olanlar elbet bir gün kendi çukurlarında boğulacağıdır. Bilinmelidir ki Ermenistan adı, İngiltere ve Rusya’nın gayretleriyle 1878 Berlin Antlaşmasın’dan sonra sun’i olarak ortaya çıkarılan sözde ‘’Ermeni Meselesi’’ nden sonra Büyük Atlaslarda adı geçmeye başlamıştır. Mamafih bilinmelidir ki son en az 1.000 yıldır bu coğrafyalarda Türklerin varlığıdır. Anadolu Türk ve İslam kalacaktır. ARAŞTIRMACI YAZAR-TARİHÇİ VOLKAN YAŞAR BERBER