Ak Parti Zonguldak Merkez ilçede beklenen son ilan edildi…

Uzun süredir beklenen açıklamayı geçen hafta yapan Ak Parti Zonguldak Merkez İlçe Başkanı Mustafa Çağlayan, aday olmayacağını ilan etti…

Detaylara girmeye gerek yok…

Sadece büyük fotoğraftaki ayrıntı şu;

Abdullah Karagüzel dönemi Mustafa Çağlayan ile son bulmuş oldu…

En azından şuanda…

Yeni dönemde kullanacağı birini başkanlığa getirirse ne ala…

Getirmezse Karagüzel dönemi de bitmiş olur…

Masada Mustafa Çağlayan varken kart dağıtanlar şimdi masada o yokken kartları karıyor…

Bu yeni dağıtılan kartlarda İl Başkanı Zeki Tosun’un geleceği de şekillenecek…

Zonguldak Belediye Başkanı Dr. Selim Alan, Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş ve tabi ki Milletvekili Hamdi Uçar arasındaki pazarlık 3 vakte kadar çıkacak ortaya…

Bakalım hesaplar kişilerin çıkarı üzerine mi kentin çıkarı üzerine mi kurulacak?

Az daha sabır…

Zonguldak'ta Tiyatro Günleri: Kültür ve Sanat Dolu 11 Gün Başlıyor! Zonguldak'ta Tiyatro Günleri: Kültür ve Sanat Dolu 11 Gün Başlıyor!

 

 

                             ***

 

Kalem kır, kartı yırt, sokakta dolaştırma!

Nereye gidiyoruz?

1993 senesinden beri gazetecilik mesleğinin içindeyim…

Uzun süre ajans, bir dönem yerel gazetede muhabir ve yazı işleri müdürlüğü, son olarak da kendi medyamda yönetici…

2003 Senesinden beri de Karaelmas Gazeteciler Derneği çatısı altında medyanın ve medyaya bakışın düzeltilmesi mücadelesi…

Genç bir gazeteci arkadaşımın, medyaya yönelik tehdit ve baskıyı kast ederek “Hiç böyle bir dönem oldu mu” sorusuna buradan da cevap vereyim…

Olmadı, daha beteri de olabilir!

Zira medyaya yönelik bir tehdit veya baskı olduğunda birbirini seven sevmeyen, tehdit edenin samimi olduğu veya samimi olmadığı bir çok gazeteci bir duruş sergilerdi…

KGD’nin gazetecileri çok basit bir mevzuda tehdit eden ve baskı altına almaya çalışan eski Başsavcılardan Durdu Kavak ile Namık Balık, Mithat Gülşen, Erdoğan Demir, Halil Posbıyık ve nicesine karşı gösterilen duruş nedeniyle böylesine kötüleşmedi…

Zira bu saydıklarımız ve diğerleri gösterilen duruş nedeniyle hatalarını anlayıp özür de diledi…

Şimdi ise Milletin vekili gazetecinin kalemini kırdı, belediye başkanı kart yırttı, diğer belediye başkanı sokakta dolaştırmamakla tehdit etti…

Önceyle fark ise tehdit, şantaj, kalem kırma, kart yırtma, sokakta dolaştırmama sözde gazetecinin sokma aklıyla yapıldı!

Yada öyle görünüyor…

Nasıl düzelsin ki!

Krala “Çıplak” diyen yoksa etrafta dalkavuklar pirim yapar!

 

Çıkarı uğruna mesleğin itibarını ve meslektaşının geleceğini hiçe sayan zihniyet değişmedikçe bu süreç daha da kötüleşecektir…

Tek çıkar yol birilerinin sokma aklıyla değil herkesin kendi aklı ve vicdanıyla hareket etmesidir…

Bir özür bile başlangıç olabilir…

İzin çıkar mı bilmem ama!

 

 

                                 ***

 

Başkan Ali Bektaş’a önerim!

Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş’ın her zaman olduğu gibi yine medyaya çıkışı olay oldu…

Daha önceki vukuatları ortada…

Hatta yıllar önce, “Adı bipci başkana” çıkacağı sırada aram da çok iyi olmasına rağmen naçizane köşe yazımda dostça uyarmış, “Argo konuşmalarının bir yere kadar karşılığı olduğunu, belli yerden sonra kabak tadı verdiğini” vurgulamıştım…

O günde gönül koydu, bugün de gönül koydu, bundan sonra da gönül koyacaktır da!

Varsın biz kent adına, kendisi adına gördüğümüz hatalarını söyleyelim de dostu, düşmanı kendisi bellesin…

Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş’ın Antalya’da oteli olduğu yönündeki iddiaları gündeme getiren gazeteci üzerinden bazı gazetecileri hedef tahtasına oturtması ve yargıyı da töhmet altında bırakması en az “Bip” olayı, sekreter vukuatı kadar yanlıştır…

Zira gazeteci bir iddiayı gündeme getirmiş ve özellikle de iddia olduğunu yazmış, suç duyurusunda da savcı “Basın özgürlüğü” diyerek soruşturmaya bile değer görmemiştir…

Bunun ötesinde çok daha ağır iddialarda bu kadar celallenmeyen Sayın Bektaş’ın çok basit, esprili bir açıklamayla geçiştirebileceği bir iddiayı medya ve adli makamları tehdit ederek başka boyuta taşımasının ne anlamı vardır ne de lüzumu…

Naçizane Başkan Ali Bektaş’a bir örnek üzerinden tavsiyede bulunayım…  

Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü teâlâ anh) yerli yersiz konuşmamak için ağzına küçük bir taş alır. Bir söz söyleyeceği zaman iyice düşünür, ölçer, tartar, ondan sonra taşı mübarek ağzından çıkarır ve sözünü söylerdi. Sonra taşı tekrar ağzına alıp tesbih ve zikir ile meşgul olurdu.

Biz kimiz ki hata yapmayacak!

Bilmem anlatabildim mi?

 

                             ***

 

Siyasetçilerin ve başkanların en büyük yalanı!

Siyasetçiler başta olmak üzere milletvekili, başkanlar ve diğer medyaya haber malzemesi olanların en büyük yalanıdır;

Eleştiriye açığım!

Hele bu yalanın kuyruklusu söylenir Zonguldak’ta…

Kendisini ve eşini dostunu eleştirenleri tehdit edenler,  siyasi rakiplerine besledikleri medya mensubunun hakaret, şantaj, tehdit ve ahlak dışı yazı yazmasına göz yumarlar…

Duygusal ilişkiye girerler!

Özetle; Tehdit, şantaj, ahlak dışı yazı yazan yandaşsa Candaş oluyor(Korkudan veya maddi veya mevki çıkarından), eleştiri dahi yapan düşman belleniyor…

Kimse yemez artık bunu…

Eleştiriyi bile bölgesel ayrıştırmaya malzeme yapanların kuklası durumuna gelen belediye başkanları ve milletvekilleri kimlik bunalımından çıkmadıkça, kimliklerini kendi ceplerinde taşımadıkça bu sorun düzelmez…

Samimiyetin en net göstergesi de;

Hakaret, iftira, tehdit eden gazeteciler kimleri hedef alırsa alsın duruş sergilemektir…

“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığında hareket edip, kendi veya yandaşının ayağına basınca zıplamak samimiyetsizliği göstereceğinden ağırlığı da olmaz…

Dün rakibi gördüklerine iftira, hakaret, tehdit edenleri para vererek teşvik edenler, tetikçilerinin aklıyla gazetecinin kalemini kıracak, sokakta dolaştırmayacak tehditleri savurabiliyorsa burada yanlış vardır…

Ve bu yanlışın asıl kaynağının gazeteciler değil siyasetçilerde olduğu bellidir…

Bu arada; Aile başta olmak üzere ahlak dışı yazıların yazılmaması gerektiğini sanırım söylememe gerek yok… Aile ortamını bozacak gayri ahlaki yazı yazan her kim olursa olsun yanlış yapmıştır… Buna karşı da biz gazetecilerin ve gazeteci örgütlerinin bir duruş sergilemesi gerekir…

Bunda da şahsım dahil bir çok gazetecinin hatası, eksiği vardır…

İnşallah bundan sonra daha duyarlı oluruz…

 

 

                                             ***

 

HAFTANIN SÖZÜ: “Tarlaya gittiğinde başaklara dikkat ettin mi hiç? Hangi başağın içi doluysa başı eğiktir, hangi başağın içi boşsa dik durur ama bir işe yaramaz, onlardan tavuklara yem bile olmaz, çok dik başlı olma başın derde girer.” 

Annesinin nasihat ettiği Mehmet Çelik’in yazısından                     

 

                               ***

 

SÖZÜN ÖZÜ:  “Özünle, gözünle, sözünle işinde ol…”

Hacı Bektaş-ı Veli

 

https://www.imzagazetesi.com.tr/yazar-ak-parti-de-kartlar-yeniden-dagitiliyor-219.html